Derneklerde Üyelik, Üyelikten Çıkma Ve Çıkarılma

1.GİRİŞ

Sivil toplum örgütleri ve insan topluluklarının insanlık tarihi boyunca insan hayatı üzerinde önemli etkileri ve katkıları olmuştur. Modern sivil toplum örgütlerinden derneklerin de toplumsal birlikteliği arttırma, insanların belli başlı ortak amaçlarına ulaşmasını sağlama yahut kamuya faydalı olma gibi faaliyetleri ve katkıları vardır. Bu kapsamda dernek kurma ve derneklere üye olma hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve birçok modern devlet tarafından kabul edilmiştir. Hukukumuzda da AİHS’ne paralel olarak Anayasa ve Türk Medenî Kanunu’nda (TMK) dernek üyeliği hakkı korunmuş ve yine Dernekler Kanunu (DK) ve Dernekler Yönetmeliği (DY) ile de dernek kurma ve dernek üyeliği haklarının kapsamı düzenlenmiştir. Bu çalışmada AİHS. ve Türk hukuku bakımından dernek üyeliği hakkı, ve hukukumuzda derneklerde üyelik, üyelikten çıkma(istifa), üyelikten çıkarılma ( ihraç) ve üyeliğin kendiliğinden sona ermesi(düşmesi) halleri ile üyelerin hak ve yükümlülükleri hususları üzerinde durulmuştur.

2.DERNEK ÜYELİĞİ HAKKI

I. Genel Olarak

Derneklere üye olma hakkı AİHS. m.11’de “Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da içerir.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise ‘’bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olanlar dışındaki sınırlamalara tabi tutulamaz.’’ denilmek suretiyle kabul edilmiştir.

Anayasamızda da dernek üyeliği hakkı AİHS.’ne paralel olarak m. 33’de “Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir. Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Böylece derneklere üye olma ve derneklerden istifa etme hususları kişilerin hür iradesine bırakılmıştır.

II.  Çocuklar Bakımından

Çocukların derneklere üye olması hususu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi m. 15’de “taraf devletler, çocuğun dernek kurma ve barış içinde toplanma özgürlüklerine ilişkin haklarını kabul ederler. Bu hakların kullanılması, ancak yasayla zorunlu kılınan ve demokratik bir toplumda gerekli olan ulusal güvenlik, kamu güvenliği, kamu düzeni yararına olarak ya da kamu sağlığı ve ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla yapılan sınırlamalardan başkalarıyla kısıtlandırılamaz.’’  şeklinde düzenlenerek kabul edilmiştir. Bu kapsamda çocukların dernek kurma ver derneklere üye olma hakkı BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne paralel olarak hukukumuzda Dernekler Kanunu m. 3’de “onbeş yaşını bitiren ayırt etme gücüne sahip küçükler; toplumsal, ruhsal, ahlakî, bedensel ve zihinsel yetenekleri ile spor, eğitim ve öğretim haklarını, sosyal ve kültürel varlıklarını, aile yapısını ve özel yaşantılarını korumak ve geliştirmek amacıyla yasal temsilcilerinin yazılı izni ile çocuk dernekleri kurabilir veya kurulmuş çocuk derneklerine üye olabilirler. Oniki yaşını bitiren küçükler yasal temsilcilerinin izni ile çocuk derneklerine üye olabilirler ancak yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar. Çocuk derneklerine onsekiz yaşından büyükler kurucu veya üye olamazlar.’’ şeklinde düzenlenerek kabul edilmiştir.

III. Yabancılar Bakımından

Hukukumuzda yabancılara da dernek kurma ve derneklere üye olabilme hakkı tanınmıştır. TMK. m. 93/1’de “Türkiye’de yerleşme hakkına sahip olan yabancı gerçek kişiler, dernek kurabilirler veya kurulmuş derneklere üye olabilirler. Onursal üyelik için bu koşul aranmaz.’’ denilerek bu hak yabancı gerçek kişilere de tanınmıştır.

IV. Üyelik Hakkı Bakımından Sonuç

Tüm bu açıklamalar ve düzenlemelere baktığımızda derneklere üye olmak uluslararası sözleşmeler ve ulusal düzenlemelere dayandırılmış modern bir haktır. Dernek üyeliği bakımından hukukumuzda uluslararası sözleşmeler çerçevesinde düzenlemeler yapılmış ve yabancılar ile çocuklar da dahil olmak üzere toplumun her kesimine bu hak tanınmıştır. Ayrıca dernek kurma ve kurulmuş derneklere üye olma hakkı anayasa ile güvence altına alınmış olduğu için ancak millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.

3. TÜRK HUKUKUNDA DERNEK ÜYELİĞİNİN KAZANILMASI

I.Genel Olarak

Kurulmuş bir derneğe üye olmak, dernek ile üye olmak isteyen kişi arasında bir anlaşmanın yapılmasına bağlıdır. Doktrinde genellikle kabul edildiği üzere derneğe üye olmak isteyen kişi ile dernek arasındaki hukukî ilişki bir sözleşme ilişkisidir. Üyelik sözleşmesi olarak adlandırılabilecek bu sözleşme bir borç sözleşmesi değil, üyelik ilişkisinin kurulmasını sağlayan kişiler hukukuna ilişkin bir sözleşmedir.

Hukukumuzda dernek üyeliğinin kazanılması TMK. m. 63’te düzenlenmiştir. Buna göre “hiç kimse, bir derneğe üye olmaya ve hiçbir dernek de üye kabul etmeye zorlanamaz’’. Görüleceği gibi bu düzenleme AİHS ve anayasaya paralel olarak kişilere tanınan derneğe üye olmaya zorlanamama hakkını tekrar etmiş ve derneklere de üyeyi kabul etmeme hakkını tanımıştır. Bu hususta Yargıtay 2. HD. bir kararında “Dernekler Yasasının 63. maddesi; hiç kimsenin derneğe üye olmaya zorlanamayacağını hükme bağlamıştır. Davalının Y Sahil Sitesi Güzelleştirme Derneğinin üyesi olmadığı tartışmasızdır. Davalının üyesi olmadığı dernek genel kurulunun almış olduğu bir karardan sorumlu tutulması düşünülemez. Davanın bu sebeple reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır[1].’’ diyerek üyeliğe zorlanamama hakkını vurgulamıştır.

Dernek üyeliğini kazanmanın koşulları ise TMK. m. 64’te düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre “Fiil ehliyetine sahip bulunan her gerçek kişi ile tüzel kişiler, derneklere üye olma hakkına sahiptir.  Yazılı olarak yapılacak üyelik başvurusu,* dernek yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir. Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir.’’

*Maddenin 64/2 fıkrasında yer alan ‘’tüzükte başkaca bir düzenleme yoksa’’ ibaresi 23.11.2004 tarih ve 25649 sayılı R.G.’de yayımlanan ve 04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı Kanunun 38. maddesinin B bendi gereğince madde metninden çıkarılmıştır.

Bu düzenlemeden anlaşılacağı üzere fiil ehliyetine sahip bulunan yani kural olarak 18 yaşından büyük ayırt etme gücüne sahip ve bir mahkeme tarafından hakkında kısıtlılık kararı verilmemiş olan her gerçek kişi ile tüzel kişiler derneğe üye olabilecektir. Ancak kanun doğrudan 18 yaşı doldurmayı aramadığı için erken erginlik yollarından biriyle ergin sayılmış ve böylece fiil ehliyetine sahip olmuş bulunan gerçek kişiler de derneklere üye olarak katılabilirler[2]. Dolayısıyla kural olarak sınırlı ehliyetsizler ile tam ehliyetsizler açısından dernek üyeliği mümkün değildir. Kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu için onlar adına ve hesabına kanuni temsilcileri de üye olamazlar.[3] Bu kapsamda tüzel kişilerin derneğe üye olabilmesi için yönetim organlarının kararı gereklidir. Gerçek kişiler açısından ise fiil ehliyetine sahip olmaları yeterlidir.

Dernek üyeliği için izlenecek usul bakımından ise TMK. m.63 ve m.64 hükümleri ile Dernekler Kanunu ve Dernekler Yönetmeliği hükümleri birlikte dikkate alınmalıdır. TMK. m.64/2’ye göre “Yazılı olarak yapılacak üyelik başvurusu, dernek yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir. Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir.’’ Bu madde hükmünden üyelik başvurusunun yazılı yapılması gerektiği ve üyelik başvurusunu karara bağlama yetkisinin yönetim kurulunda olduğu anlaşılmaktadır. TMK. m. 63 hükmü ise hiç kimsenin bir derneğe üye olmaya ve hiçbir derneğin de üye kabul etmeye zorlanamayacağını belirtmiştir. Bu düzenlemeler ışığında yönetim kurulunun üyeliğe kabul konusunda takdir yetkisine sahip olduğu söylenebilir.

Yönetim kurulunun üyeliğe kabul konusunda takdir yetkisini Yargıtay 2. HD. 1987 tarihli kararında “Kişilerin derneklere üye olup olmama konusunda özgürlükleri bulunduğu gibi, derneklerin de ilke olarak, başvuranları üyeliğe alıp almama özgürlüğü bulunmaktadır. (ÖZSUNAY Ergün, Medenî Hukukumuzda Tüzel Kişiler, İstanbul, 1982 V. 232). Bilindiği gibi dernekler, kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir gayeyi gerçekleştirmek üzere, kişilerin bilgi ve çalışmalarını belirli ve ortak bir gayeyi gerçekleştirmek üzere, kişilerin bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmeleri suretiyle oluşur (2908 sayılı kanun madde 1). Dernekler, siyasi parti olmadıkları için büyük sayılara varan üyelere çoğu zaman ihtiyaç duymadıkları söz götürmez. Bazı hallerde üye fazlalığı ortak amacın gerçekleşmesini dahi engelleyebilir. Onun için bu ve başka sebeplerle bazı derneklerde, üyelerin derneğin imkanlarından (sözgelimi, lokal, okuma, spor ve oyun salonları vs) yeterince faydalanabilmeleri için sınırlamalar getirilebilir. Mesela birçok derneklerde ancak ölen ya da ayrılan üyelerin yerine yenilerinin alındığı bilinmektedir. Öyle ise Mahkemece kabul edildiği gibi yalnızca Dernekler Kanununun 16 ncı maddesindeki üyelik şartlarını taşımak, başlı başına derneğe üye olabilmek için yeterli sebep değildir. Çünkü bir derneğe üye olabilmek şartlarını taşıyan binlerce insan bulunabilir. Bu kadar çok kişinin belli bir dernek çatısı altında toplanması imkansız ve hatta derneğe zararlı bile olabilir.    Burada incelenmesi ve üzerinde önemle durulması gereken husus, üyeliğe kabulde yetkili dernek organının Medenî Kanunun 2 nci maddesindeki dürüstlük kuralını gözönünde bulundurup bulundurmadığı ve üyeliğe kabul edip etmeme hakkını objektif kıstaslara göre kullanıp kullanmadığıdır. Ne var ki davalı dernek tüzüğünün 4 üncü maddesinde “Yönetim Kurulu herhangi bir sebep göstermeksizin üyelik talebini reddedebilir” denilmek suretiyle bu konuda yönetim kurulu kesin yetki ile donatılmış ve sebep göstermekle yükümlü tutulamamıştır. Bu durum karşısında gösterilmeyen ve gösterilmek zorunda da bulunulmayan, dolayısıyla bilinmeyen bir sebebin objektif iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığının belirlenmesi mümkün bulunmamaktadır. Böylece de yönetim kurulunun sebep göstermemesi doğrudan dernek tüzüğünden kaynaklanmış olduğundan, mahalli mahkemenin bu yöne ilişkin gerekçesi yerinde değildir. Diğer taraftan ilgili tüzüğün söz konusu 4 üncü maddesinin hangi kanuna aykırı olduğu da anlaşılmamış ve böylece Mahalli Mahkemenin bu gerekçesi de boşlukta kalmıştır. Bütün bu sebeplerden davanın reddi gerekirken yazılı sebep ve düşüncelerle yönetim kurulu kararının iptal edilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.’’ [4] diyerek yönetim kurulunun üyeliğe kabul hususunda takdir yetkisine sahip olduğunu ancak bunun sınırının da dürüstlük kuralı olduğunu belirtmiştir.

Bu kapsamda üyeliğe kabul edilmeme gerekçesi tüzükteki herhangi bir düzenlemeye (örneğin üyelerde aranacak nitelik veya sayısal koşullar gibi ) bağlı olabileceği gibi başka bir sebeple de ilişkilendirilebilir. Yönetim Kurulu en geç 30 gün içinde aldığı kararı başvuru sahibine herhangi bir gerekçe gösterme mecburiyeti olmaksızın ancak mutlaka yazılı olarak bildirir.

Yönetim Kurulunun olumlu kararı ile dernek üyeliğine kabul edilen üye ise, üye defterine kayıt edilir. Bu husus TMK.  m. 64/2’de “Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir.’’ şeklinde hüküm altına alınmıştır. Bu defterde bulunacak hususlar da DY. m.32/2 ve İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan “Dernekler Tarafından Tutulan Üye Kayıt Defterinde Bulunması Gereken Bilgiler ile Bu Defterin Şekli Hakkında Tebliğ’’ ile düzenlenmiştir. Bu tebliğin defterde bulunması zorunlu bilgiler başlıklı 5.maddesinde “Yazılı olarak yapılan üyelik başvurusu üzerine, dernek yönetim kurulunca başvurusu kabul edilen gerçek kişi üyenin; adı soyadı, T.C. kimlik numarası, tabiiyeti, anne adı, cinsiyeti, üyeliğe giriş ve üyelikten çıkış tarihlerinin deftere yazılması zorunludur. Ayrıca, mesleği, yerleşim yeri ve e-mail adresi de deftere yazılabilir. Üyeler arasında yabancı kişilerin bulunması halinde T.C. kimlik numarası satırına, varsa kişinin tabiiyetinde bulunduğu ülkenin vatandaşlık numarası ve benzeri bilgiler yazılır. Dernek üyeleri arasında tüzel kişi veya yabancı dernek veya dernek ve vakıf dışında kâr amacı gütmeyen kuruluş bulunması halinde; tüzel kişinin üyeliğe giriş ve üyelikten çıkış tarihleri, defterin adı ve soyadı satırına tüzel kişinin unvanı, T.C. kimlik no satırına varsa vergi kimlik numarası, tabiiyeti satırına tüzel kişinin merkezinin bulunduğu ülkenin adı, mesleği satırına tüzel kişinin hukukî statüsü (dernek, vakıf, kâr amacı gütmeyen kuruluş, limited/anonim şirket vb.) yazılır. Ayrıca, yerleşim yeri ve e-mail adresi de deftere yazılabilir.’’ şeklinde sayılarak üye defterinde bulunması gereken hususlar düzenleme altına alınmıştır.

II. Çocuklar Bakımından

Çocuklar fiil ehliyetine sahip olmadıkları için derneklere kural olarak üye olamazlar. Ancak DK. m.3 ile çocukların da çocuk derneklerine üye ve kurucu olabileceği düzenlenmiştir. Buna göre oniki yaşını bitiren küçükler yasal temsilcilerinin izni ile çocuk derneklerine üye olabilirler. Ancak yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar.  Onbeş yaşını bitiren ayırt etme gücüne sahip küçükler; toplumsal, ruhsal, ahlakî, bedensel ve zihinsel yetenekleri ile spor, eğitim ve öğretim haklarını, sosyal ve kültürel varlıklarını, aile yapısını ve özel yaşantılarını korumak ve geliştirmek amacıyla yasal temsilcilerinin yazılı izni ile çocuk dernekleri kurabilir veya kurulmuş çocuk derneklerine üye olabilirler. Bu kapsamda çocuk derneklerinde kuruluş bildirimine, kurucu çocukların yasal temsilcilerinin izni de eklenir. Ancak çocuk derneklerine onsekiz yaşından büyükler kurucu veya üye olamazlar. Yine DY. m. 5/f   hükmüne göre çocuk derneklerine tüzel kişiler de kurucu veya üye olamazlar.

III. Yabancılar Bakımından

Yabancı kişilerin dernek üyeliğini kazanması TMK. m.93/1’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre “Türkiye’de yerleşme hakkına sahip olan yabancı gerçek kişiler, dernek kurabilirler veya kurulmuş derneklere üye olabilirler.’’. Ancak onursal üyelik için bu koşul aranmaz. Bu kapsamda TMK. m. 64 ile birlikte değerlendirildiğinde yabancıların kurulmuş derneklere üye olabilmesi için fiil ehliyetine sahip olmaları ve Türkiye’de yerleşme hakkına sahip olmaları gerekmektedir. Yabancı kişilerin fiil ehliyeti tespit edilirken 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’nun(MÖHUK.) m.9 hükümleri esas alınacak hak ve fiil ehliyetleri de millî hukuklarına göre tespit edilecektir. Söz konusu TMK. m.93 hükmünün AB. uyum yasaları çerçevesinde değiştirilmesinden önceki (04.11.2004) halinde şu an ki haline ek olarak mütekabiliyet esası da aranmaktaydı. Yani üye olmak isteyen yabancı uyruklu kişinin vatandaşı olduğu ülkede, Türk vatandaşlarına o ülkede kurulu derneklere üye olma hakkının hukuken ve fiilen tanınmış olması gerekmekteydi. Ancak karşılıklılık koşulu mevzuatımızdan kaldırılmıştır. Bugün itibariyle yabancılar bakımından Türk vatandaşlarına ek olarak sadece ikamet tezkeresi istenmektedir.

IV. Üyelik Sözleşmesinin Kesin Hükümsüzlüğü

Üyelik sözleşmesi açısından kesin hükümsüzlük, genellikle üyenin derneğe üye olma ehliyetine sahip olmaması veya üye olmak için kanunun aradığı diğer şartları yerine getirememesi halinde ortaya çıkar. Üyelik sözleşmesinin kesin hükümsüzlüğü halinde üyelik ilişkisi baştan itibaren geçersiz olacağı için, üyelik ilişkisi dolayısıyla taraflarca yerine getirilen edimlerin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tasfiyesi yoluna gidilecektir. Dolayısıyla üye olmak isteyen kişi tarafından ödenmiş giriş parası ve aidatlar gibi bu kişiye dernek tarafından yapılan kazandırmalar da geri istenebilecektir. Üyelik ilişkisinin geçersizliği bu kişinin dernek organlarında verdiği oyların da geçersiz olmasına yol açar. Dolayısıyla bu kişinin oyu olmaksızın karar için gerekli oy nisabına ulaşılamayan hallerde alınan karar da geçersiz olur[5].

V. Üyelik Sözleşmesinin İptal Edilebilirliği

Üyelik sözleşmesinin dernek veya üyenin iradesindeki sakatlık (hata, hile, ikrah) sebebiyle iptal edilebilir nitelikte olduğu hallerde sözleşmenin iptalinin etkisi tartışmalıdır. Bu hususta iptal beyanı ile üyelik sözleşmesinin geçmişe etkili olarak geçersiz hale geleceği kabul edildiği gibi, üyelik ilişkisinin sürekli ilişki olmasından hareket ederek iptal beyanının üyelik ilişkisini ileriye etkili olarak geçersiz hale getireceği de savunulmaktadır. Doktrinde bir görüşe göre sözleşmenin iptali üye bakımından geçmişe dönük olarak, dernek bakımından ise ileriye dönük olarak etkisini doğurmalıdır. Böylece üye bakımından yapılan ödemeleri alma imkânı doğacak, dernek bakımından ise alınan kararların geçerliliği korunmuş olacaktır.[6]

VI. Onursal Üyelik

Dernekler mevzuatına göre onursal üyelik dernek üyeliğinin bir türüdür ve onursal üyelerin normal dernek üyelerinden farklı hak ve yükümlülükleri vardır. Bir üyenin onursal üye kabul edilmesi kararı tüzükte aksine düzenleme olmadıkça kural olarak üyelerin üyelikleri konusunda karar verme yetkisine sahip organ olan yönetim kuruluna aittir. Ancak bu yetki tüzükte başka bir organa devredilmiş olabilir. Bu durumda onursal üyeliğe kabul kararını o organ alır. Onursal üyelerin TMK. m.69/2 gereği genel kurulda oy kullanma hakları yoktur. Ancak oy kullanma hakları olmamasına rağmen genel kurula katılabilirler. Ayrıca TMK. m.70/2 gereği onursal üyeler ödenti vermek zorunda değillerdir. Onursal üyelikle ilgili yabancılar bakımından özellik arz eden husus ise TMK. m.93 gereği yabancıların derneklere üye olabilmesi için Türkiye’de yerleşme hakkına sahip olmaları gerektiği halde onursal üyelik için bu şartın gerekmiyor olmasıdır.

VII. Sandık Üyeliğinin Kazanılması

5253 sayılı DK. m.12’de derneklerin sandık kurması hususu düzenlenmiştir. İlgili madde “Dernekler, tüzüklerinde yazılı olmak ve sağlanan kârı üyelerine paylaştırmamak, gelir, faiz veya başka adlarla üyelerine aktarmamak şartıyla üyelerinin yiyecek, giyecek gibi zarurî ihtiyaç maddelerini ve diğer mal ve hizmetlerle kısa vadeli kredi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sandık kurabilirler. Bu sandıkların kuruluş ve çalışma esasları yönetmelikte düzenlenir.’’ diyerek sandıkların nasıl kurulacağını düzenlemiştir. Dernek üyelerinin sandık üyeliği ise DY. m.73’de düzenlenmiştir. Bu madde “Dernekler tarafından kurulan sandıklara, ilgili derneğin merkez ve şubelerine kayıtlı üyeler dışında üye kabul edilmez. Sandıklara üye olmak isteğe bağlıdır. Sandık üyeliğine kabul, sandık yönetim kurulu kararı ile olur. ’’ şeklinde  sandık üyeliğinin üyeler bakımından ihtiyari olduğunu ve sandık üyeliğine kabul kararını yönetim kurulunun vereceğini hüküm altına almıştır. Ayrıca DY. m.74’de her sandığın genel kurulca kabul edilen bir yönergesi olacağını ve bu yönergede de sandığa üye olma, üyelikten çıkma ve çıkarılma şartlarının belirleneceğini belirtmiştir.

4. DERNEK ÜYELİK KOŞULLARI VE BAZI ÖZEL DURUMLAR

TMK. m.58 “Her derneğin bir tüzüğü bulunur. Dernek tüzüğünde derneğin adı, amacı, gelir kaynakları, üyelik koşulları, organları ve örgütü ile geçici yönetim kurulunun gösterilmesi zorunludur.’’ demektedir. Böylece kuruluş işlemleri için verilmesi zorunlu olan tüzükte dernek üyeliğinin kapsamı emredici hükümlere aykırı olmadıkça serbestçe belirlenebilir.  Yine DK. m. 4/c hükmünde dernek tüzüğünde derneğe üye olma ve üyelikten çıkmanın şart ve şekillerinin belirtilmesi gerektiği düzenlenmiştir.

Bu kapsamda söylenmesi gereken hususlardan birisi DK. m. 32/a hükmü gereği derneklere üye olmaları yasaklandığı halde dernek üyesi olanlar ile bu kişilerin bilerek dernek üyeliğine kabul edilmesi veya kaydının silinmemesi veya dernek üyesi iken derneklere üye olma hakkını kaybeden kişilerin dernek üyeliğinden silinmemesi durumunda dernek yönetim kurulu başkanına 2019 yılı için 1.294 TL idari para cezası verileceğidir.

Yine dernek üyeliği bakımından memurların derneklere üyeliği hususuna değinmek gerekirse bu hususta yürürlükten kaldırılan 2908 sayılı e.DK.’nun 4. ve 16. maddelerinde devlet memurlarına yönelik olarak dernek kurma ve derneğe üye olma hakkı açısından sınırlamalar bulunmaktaydı. Ancak 5253 sayılı DK. ile devlet memurlarının derneklere üyeliği yönünde sınırlamalar genel olarak kaldırılmıştır. Memurlar ve kamu görevlileri kural olarak derneklere üye olabilirler. Ancak DK.’nun dernek kurma başlıklı m.3 hükmünde,Fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir. Ancak Türk Silâhlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri hakkında özel kanunlarında getirilen kısıtlamalar saklıdır.’’ denilerek, kamu görevlilerinin kendi kanunları ile getirilen kısıtlamalar dernek kurma bakımından saklı tutulmuştur. Bu kapsamda dernek üyeliği bakımından da kamu görevlileri kendi özel kanunlarına göre hareket etmek durumundadır. Örneğin Türk Silahlı Kuvvetleri ve kolluk kuvveti mensupları örnek verilebilir.

Son olarak adli sicil kaydı bulunan kişiler bakımından ise 2908 sayılı e.DK. m. 4/2’de belli suçlardan mahkûm olanlar bakımından belirli sınırlamalar bulunmaktaydı. Ancak 5253 sayılı kanunda dernek üyeliği için bir kişinin adli sicil kaydının bulunması başlı başına bir engel değildir.

5. ÜYELİK HAKLARI VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

I. Eşitlik Hakkı/İlkesi

Eşitlik ilkesi Anayasa’nın 10. maddesine paralel olarak TMK. m.68’de düzenlenmiştir. Anayasa m.10 “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. ‘’ demektedir. TMK. m. 68 ise ‘’Dernek üyeleri eşit haklara sahiptirler. Dernek, üyeleri arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, din ve mezhep, aile, zümre ve sınıf farkı gözetemez; eşitliği bozan veya bazı üyelere bu sebeplerle ayrıcalık tanıyan uygulamalar yapamaz.’’ diyerek eşitlik ilkesini dernekler açısından hüküm altına almıştır. Eşitlik ilkesi dernek üyeleri için hem hak hem de bir ödevdir. Hiçbir ayrım gözetmeksizin dernek yönetimine ve faaliyetlerine katılmak nasıl her bir üye için haksa, aynı şekilde hiçbir ayrıma tabi olmaksızın giriş aidatı ile yıllık aidatları ödemek de birer ödevdir.

II. Oy Hakkı

Üyelerin oy hakkı TMK. m.69’da düzenlenmiştir. İlgili madde “Her üyenin genel kurulda bir oy hakkı vardır; üye, oyunu şahsen kullanmak zorundadır.  Onursal üyelerin oy hakkı yoktur.’’ demek suretiyle üyelerin oy hakkını hüküm altına almıştır. Dolayısıyla bu hüküm ile birlikte her üyenin derneğin faaliyetlerine ve yönetimine katılma hakkı da tanınmış olmaktadır. Tüzel kişi üyeler bakımından oy hakkı ise DK. m. 6’da “Tüzel kişinin üye olması halinde, tüzel kişinin yönetim kurulu başkanı veya temsille görevlendireceği kişi oy kullanır. Bu kişinin başkanlık veya temsil görevi sona erdiğinde, tüzel kişi adına oy kullanacak kimse yeniden belirlenir.’’ şeklinde düzenlenmiştir.

Bu hüküm bakımından dikkat çeken bir husus üyelerin genel kurula bizzat katılmak ve oyu da bizzat kullanmak zorunda olmalarıdır. Bu gereklilik dernek tanımındaki kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek kavramından kaynaklanmaktadır. Kişilerin bizzat kendileri, hedefleri ve emekleri derneğin varlık nedenidir. Bu nedenle de kanun koyucu burada vekaletle harekete izin vermemiştir. Bu düzenleme bakımından dikkat çeken bir diğer husus ise onursal üyelik kavramıdır.  İncelenen mevzuatların tanımlar bölümlerinde böyle bir tanım mevcut değildir. Dernek vakıf vb. oluşumlarda bilgi, görgü, deneyim, saygınlık, kamusal tanınırlık ve benzeri özellikleri olan kişilere, bu kişilerin tanınırlık, saygınlık vb. durumlarından yararlanma karşılığında hiçbir hak ve sorumluluk yüklemeden bu tip üyelikler verilebilmektedir. Bu kişilerin oy hakkı ve aidat yükümlülüğü yoktur.

Ayrıca söylenmesi gerekir ki her üyenin genel kurulda oyu eşittir. Genel kurula katılmalarına izin verilmeyen veya katıldıkları bir genel kurul toplantısında oy kullanmaları engellenen üyeler de alınan kararların iptali için dava açabilirler. (TMK m.83)

III. Ödenti Verme Borcu

Üyelerin ödenti borcu TMK. m.70’de “Üyelerin ödenti verme borcu tüzükle düzenlenir. Tüzükte düzenleme yoksa üyeler, dernek amacının gerçekleşmesi ve borçlarının karşılanması için zorunlu ödentilere eşit olarak katılırlar. Dernekten çıkan veya çıkarılan üye, üyelikte bulunduğu sürenin ödentisini vermek zorundadır.  Onursal üyeler ödenti vermek zorunda değildir. ’’ şeklinde düzenlenmiştir. Üyelerin aidat verme borcu kural olarak derneğin tüzüğünde düzenlenir. Tüzükte konuya ilişkin düzenleme yoksa üyeler, dernek amacının gerçekleşmesi ve borçlarının karşılanması için zorunlu aidatlara eşit olarak katılırlar. Dernekten çıkan ya da çıkarılan üye üyelikte bulunduğu sürenin aidatını vermek zorundadır. Ancak onursal üyeler aidat vermek zorunda değildir.

Üyelik aidatı ile ilgili Yargıtay 2.HD. 2003 tarihli bir ilamında “Dernek tüzüğünde yıllık aidatların ödeme günü belirlenmemiştir. Bu konuda yönetim kurulunca alınmış bir kararın varlığı da iddia edilmemiştir. Ancak, her yıla ait aidat borcunun ait olduğu yılın sonuna kadar ödenmesi gerektiği; üyelik hukukunun ve hukukî ilişkinin niteliği ve mahiyeti gereği olduğundan, üyenin bu borcundan dolayı ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek yoktur.’’ [7]diyerek yıllık aidatların ne zaman ödeneceğinin tüzükte belirleneceğini böyle bir belirleme yoksa yönetim kurulunca karar alınıp alınmadığına bakılması gerektiğini bu da söz konusu değilse borcun mahiyeti dikkate alınarak en geç o yıl sonuna kadar ödenmesi gerektiği belirlenmiştir. Burada son olarak söylenmelidir ki ödenti verme borcunun zamanaşımı TBK. m.147 gereği muacceliyetten itibaren 5 yıldır.

IV. Diğer Yükümlülükler

Dernek üyeleri bakımından TMK. m.71 hükmünde manevi nitelikte bazı yükümlülükler de getirilmiştir. TMK. m.71 “Üyeler, dernek düzenine uymak ve derneğe sadakat göstermekle yükümlüdürler.  Her üye, derneğin amacına uygun davranmak, özellikle amacın gerçekleşmesini güçleştirici veya engelleyici davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür.’’ demek suretiyle üyelere manevi nitelikte bu borçları yüklenmiştir.

6. TÜRK HUKUKUNDA DERNEK ÜYELİĞİNİN SONA ERMESİ

I. Dernek Üyeliğinin Kendiliğinden Sona Ermesi (Düşme)

Dernek üyeliği derneğin ya da üyenin irade açıklamasıyla yani üyelikten çıkarma veya istifa şeklinde sona erebilir. Bunun yanında TMK. m. 65’de üyeliğin kendiliğinden sona ermesi hususu düzenlenmiştir. Söz konusu hüküm “Üyelik için kanunda veya tüzükte aranılan nitelikleri sonradan kaybedenlerin dernek üyeliği kendiliğinden sona erer.’’ demek suretiyle dernek üyeliği için aranılan nitelikleri sonradan kaybedenlerin üyeliklerinin düşeceğini belirtmiştir. Bu kapsamda fiil ehliyetinin kaybedilmesi, gerçek kişiler için ölüm hali, gaiplik kararı, tüzel kişiler için infisah, belirli süre için kurulan tüzel kişiliklerde sürenin dolması yahut bir amaç için kurulan tüzel kişiliklerde amacın gerçekleşmesi ya da mahkeme kararıyla tüzel kişiliğin sona ermesi hallerinde de tüzel kişiliğin dernek üyeliği kendiliğinden sona erer. Yine çocuk dernekleri bakımından yaş kriterleri kaybedildiğinde, yahut yabancı kişiler bakımından Türkiye’de ikamet etme hakkı ortadan kalktığında dernek üyeliği de kendiliğinden sona erer. Ayrıca madde hükmünden anlaşılacağı üzere üyelik için tüzükte öngörülen şartların sonradan kaybedilmesi hallerinde de üyelik düşer. Derneğin varlığını sürdürdüğü durumlarda üyelik şartlarını kaybeden üyenin kaydı dernek yönetim kurulu tarafından silinir.

II. Dernek Üyeliğinden Çıkma (İstifa)

TMK. m. 66 “Hiç kimse, dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Her üye * yazılı olarak bildirmek kaydıyla, dernekten çıkma hakkına sahiptir.’’ demek suretiyle üyelerin istifa hakkını tanımıştır. Üyeler tek taraflı yazılı irade beyanını, aksine düzenleme bulunmadıkça dernek yönetim kuruluna, usulüne uygun tebliği ile dilediği zaman dernek üyeliğinden çıkabilir. Burada söylenmelidir ki istifa bozucu yenilik doğuran bir hak olduğundan sonuç doğurması için yönetim kurulunun olumlu kararı gerekmez. Böylece istifaya ilişkin irade açıklamasının dernek yönetimine ulaşmasıyla birlikte üyelik sıfatı sona erer. Bu bakımdan üyelik kaydının defterden silinmesi de önem taşımaz kaydın silinmesi açıklayıcı nitelik taşır.[8] Üye istifa dilekçesinde sebep göstermek zorunda değildir. Bu yönleriyle çıkma hakkı belirsiz süreli hukukî ilişkilerdeki olağan fesih hakkının üyelik ilişkisindeki görünümüdür. Ayrıca dernekten çıkma hakkına ilişkin hükümler emredici niteliktedir. Dolayısıyla çıkma hakkının kullanılması dernek tüzüğünde yer verilecek hükümlerle zorlaştırılamaz. Bu tür tüzük hükümleri geçersizdir.[9]

*m. 66’da yer alan ‘’altı ay önceden’’ ibaresi 07.08.2003 tarih ve 25192 sayılı R.G.’de yayımlanan 30.07.2003 tarih ve 4963 sayılı Kanunun 33. maddesi hükmü gereğince madde metninden çıkarılmıştır.

Burada söylemek gerekir ki dernekten çıkan üye dernek mal varlığında hak iddia edemeyeceği gibi üyelikte bulunduğu sürenin aidatını da vermek zorundadır. Çünkü sürekli borç ilişkilerinde fesih hakkı kullanılmış ise o ana kadar ödenmiş ödentiler geri istenemez.[10]

III. Dernek Üyeliğinden Çıkarılma (İhraç)

Üyelikten çıkarma derneğin tek taraflı yönelteceği bir beyanla üyelik ilişkisini ileriye etkili olarak sona erdirmesidir. Çıkarma beyanı üyeye ulaştığı anda hükümlerini doğurur. Tek taraflı bir hukukî işlem olması itibariyle üyenin kabulüne de bağlı değildir. Çıkarma üyenin dernekten çıkma hakkının karşısında, üyelik ilişkisinin diğer tarafı olan derneğe tanınmış yenilik doğuran hak niteliğindedir. Çıkarma da çıkma hakkı gibi sürekli ilişki niteliğindeki üyelik ilişkisinin olağan fesih hakkının kullanılması ile sona erdirilmesini ifade eder.

Üyelikten çıkarılma TMK. m.67’de düzenlenmiştir. İlgili madde “Tüzükte üyelerin çıkarılma sebepleri gösterilebilir. Tüzükte çıkarma sebepleri gösterilmişse, çıkarma kararına bu sebeplerin haklı sayılamayacağı iddiasıyla itiraz edilemez. Tüzükte çıkarma düzenlenmemişse üye, ancak haklı sebeple çıkarılabilir. Bu çıkarma kararına, haklı sebep bulunmadığı ileri sürülerek itiraz edilebilir. ’’şeklinde düzenlenmiştir. Genel olarak dernek tüzüğünde çıkarılma koşulları tespit edildiğinden ve kişiler üye olurken bu koşulları kabul ederek üye olduklarından yönetim organının bu koşullara dayalı çıkarma kararlarına itiraz edemezler. Örneğin ‘’herhangi bir şekilde hapis cezasına mahkûm olmak’’ dernek üyeliğinden çıkarma sebebi olarak düzenlenmişse ve bir üye de böyle bir cezaya mahkûm edilirse dernek üyeliğinden çıkartılır. Dernek üyeliğinden çıkartılan üye tüzükte belirtilen bu sebebin çıkarma nedeni olamayacağını ileri süremez. Çünkü bu düzenleme dernek tüzüğünde açıkça yer almaktadır. Ancak bu durumda dahi çıkarılan üye tüzükte yazılı çıkarılma nedeninin gerçekleşmediğine ya da çıkarma kararının gerekli yönteme uygun olarak alınmadığına itiraz edebilir.[11]

Eğer tüzükte çıkarılma koşulları yazılı değilse yönetim organı ancak haklı sebeplerin varlığı halinde çıkarma kararı verilebilir. Haklı sebeple çıkarma kavramı dayanağını dürüstlük kuralından alır. Dolayısıyla dürüstlük kuralı çerçevesinde dernek açısından üyelik ilişkisini sürdürmeyi çekilmez hale getirdiği kabul edilebilecek olgular haklı sebep teşkil eder. Örneğin üyenin derneğin amacına aykırı davranışlarda bulunması, dernek içinde huzur ve düzeni bozucu bir tutum sergilemesi gibi hususlar haklı sebebe örnek verilebilir. TMK. m.80 gereği genel kurul üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir. Dolayısıyla üyelikten çıkarma kararını veren yönetim kurulu kararlarına karşı dernek genel kuruluna itiraz edilebilir. Olumsuz cevap halinde de bu kararın kaldırılması için yetkili asliye hukuk mahkemesinde iptal davası açılabilir. Haklı sebeplere dayanılarak verilen çıkarma kararlarına karşı ya haklı bir sebebin bulunmadığı ya da kararın yetkili organ tarafından alınmadığı ileri sürülmek suretiyle itiraz edilebilir. Bu durumda çıkarma kararının dayanağı olan sebebin haklı olup olmadığını TMK. m.4 hükmü uyarınca hakîm takdir eder[12]. Bu konuda 1950 tarihli YİBGK kararında “Tüzükte ihraç sebebi gösterilmeyen hallerde verilen ihraç kararının hakkın kötüye kullanıldığından dolayı iptali için dava açılabilir.’’ demektedir.[13] Bu üyelikten çıkarma kararına karşı mahkemeye başvuru süresi genel kurul kararının çıkarılan üye tarafından öğrenilmesinden itibaren bir ay ve her halde karar tarihinden itibaren üç aydır. Hemen söylenmelidir ki bir dernek üyesinin çıkarılması kararına karşı sadece ilgili dernek üyesi itiraz edebilir. Bu konuda dava ehliyeti sadece üyelikten çıkarılan üyeye aittir. Dolayısıyla şahsi nitelikteki bu hak bizzat kullanılmak durumundadır. Ayrıca üyeliğin bir çıkarma kararı ile sona ermesi halinde üyelik hak ve yükümlülükleri de ortadan kalkar. Dernek üyeliğinden çıkarılan üye çıkarılmadan önceki döneme dair aidat borçlarını ödemek zorundadır. Ancak derneğin malları üzerinde hiçbir hak iddia edemez. Burada değinilmesi gereken bir hüküm de TMK. m. 68dir. Buna göre “Dernek üyeleri eşit haklara sahiptirler. Dernek, üyeleri arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, din ve mezhep, aile, zümre ve sınıf farkı gözetemez; eşitliği bozan veya bazı üyelere bu sebeplerle ayrıcalık tanıyan uygulamalar yapamaz.’’ Dolayısıyla üyelikten çıkarılma hususunda herhangi bir ayrımcılık yaratacak davranış ve tutumda bulunulamaz.

Üyenin aidat borcunu ödememesi nedeniyle üyelikten çıkarılması hususu üzerinde ayrıca durulması gerekir çünkü bu hususta birkaç ihtimal gündeme gelebilir. Öncelikle dernek tüzüğünde aidat borcunu ödememe hali dernek üyeliğinden çıkarılmasına dair özel bir sebep olarak belirlenmişse tüzük maddesine dayanılarak üyelikten çıkartılabilir. Eğer tüzükte bu konuda özel bir düzenleme bulunmuyorsa dernek üyesinin aidat borcunu ödememesi haklı sebep olarak gündeme gelebilecektir. Yani bir dernek üyesi aidatını ödemediği takdirde dernek amacına uygun hareket etmemiş sayılacağı gibi, bir dernek üyesinden beklenen asgari üyelik yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle de haklı nedenle üyelikten çıkarılabilecektir. Haklı sebebe dayanılarak üyelikten çıkarılma halinde çıkarılan üye çıkarmanın haklı sebebe dayanmadığını ileri sürerek çıkarma kararına itiraz edebilir.

7. ÜYELİKTEN İHRAÇ KARARINA KARŞI İPTAL DAVASI

Üyelikten çıkarma konusunda değindiğimiz üzere TMK. m.67 gereği üyelerin dernek üyeliğinden çıkarılma sebepleri tüzükte gösterilebilir. Çıkarılma sebepleri tüzükte belirtilmemişse çıkarma işleminin haklı sebebe dayanması gerekir. Ancak haklı neden elbette ki yargının değerlendirmesine ve takdirine bağlı olacaktır. Dernek yönetim kurulunun ister tüzükte yazılı nedenlerle, isterse haklı nedenlerle vereceği çıkartma/ihraç kararı olsun çıkartılan üye tarafından TMK. m.83 gereği  dernek genel kuruluna itiraz yolu ile götürülmesi gerekir. Genel kurul kararlarının iptali başlıklı 83.madde “Toplantıda hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul kararlarına katılmayan her üye, karar tarihinden başlayarak bir ay içinde; toplantıda hazır bulunmayan her üye kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay içinde ve her hâlde karar tarihinden başlayarak üç ay içinde mahkemeye başvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebilir.  Diğer organların kararlarına karşı, dernek içi denetim yolları tüketilmedikçe iptal davası açılamaz. Genel kurul kararlarının yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı durumlar saklıdır.’’ demek suretiyle ihraç kararlarının önce iç denetim yolu olarak genel kurula taşınması gerektiğini düzenleme altına almıştır. Çünkü genel kurul tarafından onaylanmamış kabul ve ihraç kararları geçersizdir. TMK. m. 80’de “Genel kurul, üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir; dernek organlarını seçer ve derneğin diğer bir organına verilmemiş olan işleri görür.’’ diyerek üyeliğe kabul konusunda son kararı genel kurulun vereceğini belirtmiştir. Karar genel kurula itiraz yoluyla taşınmış ve itiraz genel kurulda reddedilmişse dava konusu olacaktır. Bu konuda YGK. 2002 tarihli bir kararında “Cemiyet kararlarını genel kurul halinde verir (M.K.59). Üye, kanuna veya derneğin tüzüğüne aykırı olupta kendi muvafakatı dışında verilen cemiyet kararlarına karşı dava açma hakkına sahiptir (M.K.68). Genel kurulun onayını almayan yönetim veya disiplin kurulu kararları cemiyetin kararı olarak kabul edilemez. Olayda iptali istenilen karar genel kurula ait değildir. Açıklanan kurallar uyarınca Yönetim veya disiplin kurulu kararları için Mahkemeye başvurulamaz. Ancak, derneğin en yetkili kurulu olan genel kurula olay intikal ettirilebilir. O halde, davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır…)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Davanın konusunu oluşturan karar disiplin kurulu kararıdır. Dernek Genel Kurulunca almış bir karar yoktur. Disiplin kurulunun kararına karşı da dava açılamaz, isteğin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.’’ [14] diyerek iç denetim yollarının tüketilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Bu davanın davacısı, hakkında üyelikten çıkarma kararı verilen dernek üyesi davalısı ise dernek tüzel kişiliğidir. Bu dava bakımından görevli ve yetkili mahkeme dernek merkezinin bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesidir. Dava açma süresi ise karar veya öğrenme tarihinden başlayarak bir ay ve her şekilde en geç üç ay olmak üzere hak düşürücüdür. Dava basit yargılama usulüne tabidir ve her türlü delille ispat edilebilir.[15] Haklı nedenle ihraç kararına ilişkin 2002 tarihli Yargıtay 2.HD. kararı şu şekildedir; “Dernekler hakkında öncelikle Türk Medenî Kanunu hükümleri uygulanır (4722s.Ymd.7). Önceki Türk Kanunu Medenîsinin 65. maddesiyle uyumlu olarak, Türk Medenî Kanununun 67. maddesinde “Tüzükte çıkarma düzenlenmemişse üye ancak haklı nedenlerle çıkarılabilir. Bu çıkarma kararına, haklı sebep bulunmadığı ileri sürülerek itiraz edilebilir” hükmü getirilmiştir. O halde mahkemece toplanan delillere göre çıkarma kararının haklı sebeplere dayanıp dayanmadığının takdiri sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı gerekçelerle davanın reddi yeniden bozmayı gerektirmiştir. ’’[16]

8.ÜYELİĞİN TESPİTİ DAVASI

Bu dava bir tespit davası niteliğindedir. Davacısı dernek üyesi davalısı ise dernek tüzel kişiliğidir. Yetkili ve görevli mahkeme ise iptal davasındaki gibi dernek merkezinin bulunduğu ildeki asliye hukuk mahkemesidir. Süre bakımından ise bir kısıtlama yoktur. Bu davanın açılabilmesi için TMK m. 63 ve m.64 gereği üyeliğin kazanılmış olması, ayrıca TMK. m.80 ve m.83 hükümlerindeki genel kurul kararlarının iptali usulleri ve iç denetim yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir[17]. Bu husustaki Yargıtay 18.HD.’nin bir kararı şu şekildedir; “Somut olayda; davacı, davalı derneğin asıl üyesi olduğunu bir başka kulübe transferi nedeniyle sporculuktan istifa ettiği halde, bu başvurusunun dernek üyeliğinden istifa olarak değerlendirilerek dernek üyeliğine son verildiğini ileri sürerek davalı derneğin yönetim kurulu kararının iptalini istemiştir. Davacı, davalı derneğin genel kurul toplantısında üyeliğine ilişkin durumunun görüşülmesini istemeden doğrudan dava açtığı ve davalı derneğin tüzüğünde de yönetim kurulu kararının kesin olduğuna dair bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır. Şu halde dava şartı gerçekleşmeden açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.’’ [18]Yargıtay 9. HD. 2002 tarihli kararında ise görevli mahkeme bakımından bir inceleme yapmıştır ;Davacı, üyeliğin tesbitine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, davacının (16.10.1972-10.4.1973) (31.12.1984-5.01.2001) arası dönemde Manisa Ayakkabıcılar Derneğine üye olduğunun tesbitine karar vermiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’na göre, iş mahkemeleri İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş aktinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeridir. Keza işçi sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıkların çözüm yeri de iş mahkemeleridir. Somut olay da taraflar arasında hizmet ilişkisi, olmadığı gibi uyuşmazlık İş ve Sosyal Güvenlik Kanunlarından da kaynaklanmış değildir. Uyuşmazlık derneğe üyeliğin tesbiti olup, Medenî Kanun ve Dernekler Kanunu’ndan kaynaklandığından, çözüm yeri genel mahkemelerdir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esastan çözümlenmesi hatalıdır.[19]

SONUÇ

Sonuç olarak dernek üyeliği hakkı uluslararası düzenlemelere paralel olarak hukukumuzda da anayasal bir hak olarak kabul edilmiştir. Bu kapsamda fiil ehliyetine sahip her gerçek kişi ile tüzel kişiler kural olarak derneklere hür iradeleri ile üye olabileceklerdir. Hukukumuzda çocuklar bakımından ise üyelik için 12 yaş, kurucu üyelik için 15 yaş ve yasal temsilcilerinin izni kriterleri getirilerek çocukların çocuk derneklerine üye olabileceği düzenlenmiştir. Ayrıca yabancılar da Türkiye’de ikamet etme hakları olmak kaydıyla derneklere üye olabileceklerdir. Tüm bu yasal şartların yanında derneklere, emredici hükümlere aykırı olmamak şartıyla tüzükte üyelik koşullarını belirleme imkânı da tanınmıştır. Bu kapsamda bakıldığında kişiler kanuni ve iradi şartları taşımak kaydıyla istedikleri derneklere üyelik başvurusunda bulunabileceklerdir. Aynı şekilde dernek yönetim kurulları da dürüstlük kuralı ile bağlı olmak kaydıyla başvuran kişileri dernek üyeliğine kabul etme konusunda serbestçe hareket edebileceklerdir. Bu hususların yanında kişilerin üyelik şartlarını kaybetmesi sonucu dernek üyeliklerinin sona ereceği TMK. ile hüküm altına alınmıştır. Ayrıca dernek üyeliğinin irade serbestliğine dayanmasının bir sonucu olarak kişiler istedikleri takdirde istifa ederek üyelik ilişkisini sona erdirebileceklerdir. Bu hakkın dernekler açısından karşılığı olarak ise ihraç hakkı, üyelik ilişkisinin sürdürülmesinin katlanılamayacak hale gelmesi durumlarında haklı nedenle, yahut tüzükteki çıkarma şartlarının gerçekleşmesi nedeniyle derneklere verilmiştir.

KAYNAKÇA

Ayan, M.  / Ayan,  N.: Kişiler Hukuku, 8.Baskı, Ankara 2016.

Aykul, Ö: Dernekler Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019.

Akipek, J.: Kişiler Hukuku, 12. Baskı, İstanbul 2015.

Akıntürk, T.

Ateş, D.

Dural, M. :Türk Özel Hukuku C.2 Kişiler Hukuku, 20. Baskı , İstanbul 2019.

Öğüz, T.

Ecer, H.: Derneklerin Kuruluşu ve Tüzel Kişilik Kazanması, 2017, Dicle

Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Dicle Adalet Dergisi C.1.S.2.

Hatemi, H. : Kişiler Hukuku Dersleri, 1. Baskı, İstanbul 2001.

Kalkantürk, B.O.

Özkan, H.: Asliye Hukuk Davaları ve Tatbikatı- Tüzel Kişiler, 1. Baskı  İstanbul 2015.

Türker, N.: Dernekler İçin Yasal Mevzuat Rehberi.2019.

Yalçın, A.: Sivil Toplum Örgütleri İçin Hukuk Rehberi 2011.

Öz, Y. 

ELEKTRONİK KAYNAKLAR

www.mevzuat.gov.tr

www.legalbank.net

www.turcademy.com

[1] Yargıtay 2.HD 17.03.2004 T., 2004/2589 E., 2004/3369 K. www.legalbank.net  (E.T. 14.04.2020)

[2] Jale Akipek/Turgut Akıntürk/Derya Ateş, Kişiler Hukuku, 12.Bası İstanbul,2015, s.629.

[3]  Mehmet Ayan/Nurşen Ayan, Kişiler Hukuku, 8.Baskı, Ankara 2016, s.228.

[4] Yargıtay 2.HD 05.03.1987 T., 1987/614 E., 1987/1811 E. http://panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/h/u/hukuk-kitap-mavi-3.pdf  (E.T 15.04.2020)

[5] Mustafa Dural/Tufan Öğüz, Türk Özel Hukuku C. 2 Kişiler Hukuku, 20.Baskı, İstanbul 2019, s.302.

[6] Dural/Öğüz, s.303.

[7] Yargıtay 2. HD. 17.4.2003 T., 2003/4200 E., 2003/5602 K. www.legalbank.net (E.T. 13.04.2020)

[8] Ayan/Ayan, s.231.

[9] Dural/Öğüz, s.305.

[10] Hüseyin Hatemi/ Burcu Kalkan Oğuztürk, Kişiler Hukuku, 1.Baskı, İstanbul 2014, s.94.

[11]  Abbas Yalçın/Yasemin Öz. Sivil Toplum Örgütleri İçin Hukuk Rehberi, Ankara 2011, s.118.

[12] Akipek/Akıntürk/Ateş, s. 635.

[13] YİBGK 20.09.1950 T., 1950/4 E., 1950/10 K. Lexpera.com.tr , (E.T.13.04.2020)

[14] YHGK. 08.05.2002 T., 2002/2300 E.  2002/385 K. www.legalbank.net , (E.T. 18.04.2020)

[15] Hasan Özkan, Asliye Hukuk Davaları ve Tatbikatı- Tüzel Kişiler, 1.Baskı, İstanbul.2015, s.13.

[16] Yargıtay 2.HD. 05.03.2002 T., 2001/16245 E., 2002/2920 K., www.legalbank.net, (E.T. 15.04.2020)

[17] Ömer Aykul, Dernekler Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019, s.214.

[18] Yargıtay 18. HD 19.03.2013 T., 2013/2609 E., 2013/4191 K., Aykul s.216.

[19] Yargıtay 9.HD 01.04.2002 T., 2002/6430 E., 2002/5636 K. www.legalbank.net , (E.T. 17.04.2020)

Hemen İletişime Geç