- Çekin Muhtemel Ödenmeme Nedenleri:
Bir çekin ödenmek üzere muhataba veya takas odasına ibraz edilmiş olmasına rağmen ödenmemesi, çeşitli gerekçelere dayanabilir;
İbraz edilen senedin TK kapsamında kanunen taşıması gereken unsurları taşımaması veya ibraz eden kişinin emre yazılı çeklerde şeklen yetkili hamil, nama yazılı çeklerde ise TTK 655/1 uyarınca hak sahibi olduğunu ispat eden bir kişi olmaması durumunda muhatap, ödeme yapmamak zorundadır. Aynı şekilde çekin ibraz süresinin geçirilmiş bulunması halinda banka için ödemeden kaçınma nedeni oluşturur.
KENDİGELEN, “ibraz edilen çekin sahte ya da tahrif edilmiş olması da banka açısından bir ödemeden kaçınma nedeni, hatta son halde bir zorunluluk oluşturur.”
Bu duruma karşı görüş olarak BOZER/GÖLE “ keşidecinin kusurlu olması halinde banka çek tutarını hamile öder; ancak keşideciye sonradan rücu eder.” Demiştir. eTTK kapsamında sahte veya tahrif edilmiş bir çekin “keşidecinin kusuru halinde” ödenmesinin muhatap tarafından reddedilemeyeceği gibi bir sonucu savunur gözükmektedir. [1]
Bununla birlikte çek hakkında mahkemece TTK 818/-(s) hükmünün yollama yaptığı TTK 757/1 uyarınca ödemeden men kararı verilmesi veya ibraz süresi geçmş bir çekin düzenleyenin cayma beyanında bulunması da, muhatabın ödeme yetkisini ortadan kaldırır.
Konumuz ile ilgili olarak çekin ödenmemesine yol açan nedenlerden biri çekin yeterli karşılığının bulunmaması nedeniyle ödenmemesi, yani “karşılıksız” kalmasıdır.
- Karşılıksız Çek
Karşılıksız çek, ÇekK 3/2 ile 5/1 kapsamında, “üzerinde yazılı düzenlenme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibraz edilmesine rağmen, yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa ödenmeyen çek” olarak tarif edilebilir.
Çek hesabı sahibinin bu hesabı kullanmak suretiyle düzenlediği çeklerin ödenebilmesi için hesapta düzenlemiş olduğu çekleri ödeyebilecek miktarda karşılığın bulunması gerekmektedir. Karşılık ise muhatap banka nezdindeki çekle işleyen hesapta çeki ödemeye yetecek kadar paranın bulunmasını ifade etmektedir. Çekin karşılığının bulunmaması geçerliliğine halel getirmeyecek olup yalnızca kısmen ya da tamamen ödenmemesine yol açacaktır. Karşılığın çekle işleyen hesapta nakit para olarak bulundurulması mümkün olduğu gibi, kredi yahut virman talimatının varlığı da yeterlidir.
Belirtmek gerekir ki hangi biçimde ve saikle olursa olsun, çek bedelinin muhatap tarafından ödendiği tüm olasılıklarda hamil açısından bir karşılıksız çekten kesinlikle söz edilemeyecektir. Dolayısıyla çekin ödenmemesi, karşılıksız çek fiilinin bir ön şartıdır.
Öte yandan bir çek, ödemeden kaçınıldığı her durumda da “karşılıksız çek” olarak nitelendirilemeyecektir. Gerçi başvurma hakkına ilişkin TTK 808’de, bu hakkın doğumu sadece ödenmeme şartına bağlanmış gibi görünmekteyse de, her ödemeden kaçınma gerekçesinin başvurma hakkının doğumuna yol açamayacağı da şüphesizdir.
Karşılıksız bir çekin varlığından söz edilebilmesi için birtakım şartların birlikte bulunması gerekmektedir. İlk olarak, TTK’nın 780. maddesinde sayılan zorunlu unsurları ihtiva eden bir çekin bulunması icap eder. Söz konusu çek, muhatap bankaya ibraz müddeti içinde ibraz edilmiş olmalıdır. Ayrıca çekin ibraz edildiği anda, çek hesabında kısmen ya da tamamen karşılığın bulunmaması ve bu durumun muhatap bankaca çek üzerine yazılması gerekmektedir. Çekin karşılıksız çıkan kısmının çok cüz’i olması durumunda dahi sonuç değişmeyecektir.
“Karşılıksız çek” kavramının özel hukuk ile ceza hukuku bakımından her zaman örtüştüğünü söylemek de mümkün değildir. Doktrinde özel hukuk açısından karşılıksız çek kavramının kapsamı, ceza hukukuna oranla çok daha geniştir.
Bu sebeple KENDİGELEN, “Bilhassa özel hukuk yaptırımlarının etkin bir şekilde uygulamasının ve esas işlevi ödeme aracı olarak kullanılmak olan çekte hamilin çek bedeline bir an önce ulaşmasının sağlanmak amacıyla, özel hukuk bakımından “karşılıksız çek” kavramının içeriğinin daha esnek davranılması kaçınılmazdır.”
Bu nedenle özel hukuk yönünden KENDİGELEN hocaya göre şeklen geçerli, süresinde ve senedin niteliğine göre alacaklı olduğu anlaşılan kimse tarafından ibraz edilmiş bir çekin ödenmediği tüm halleri “karşılıksız çek” kavramına dahil etmek gerekecektir. Bu görüşe karşı olarak BOZER/GÖLE “hesap sahibi ile muhatap arasında çek anlaşması bulunmuyorsa, muhataba ibraz edilen çekin ödenmeyeceği ve karşılıksız çek de sayılmayacağı” yönünde görüşü mevcuttur.
KENDİGELEN hocanın görüşüne örnek olarak hesapta karşılığın bulunmamasına rağmen muhatap tarafından hataen ya da bilinçli bir şekilde ödemeden kaçınılması da bir karşılıksız halidir. Bu açıdan ibraz edilen çekin teyitli, hatta garantili bir çek olması da varılan sonucu değiştirmeyecektir. [2]
Nitekim Yargıtay da iyiniyetli hamil tarafından ibraz edilen çekin, zıya gerekçesine dayalı olarak verilen bir ödemeden men kararı üzerine ödenmemesi halini karşılıksız olarak değerlendirmekte ve bu nedenle hamilin, düzenleyen ile diğer çek borçlularına karşı başvuru hakkını kullanabileceğini – bu bağlamda çek borçlularını icra yoluyla takip edebileceğini – kabul etmektedir.
Bununla beraber öğretide, Yargıtay’ın bu uygulaması eleştirilerek men kararı nedeniyle ödenmeyen çek dolayısıyla başvurma hakkının doğup doğmayacağının çekle işleyen hesabın ibraz anındaki durumuna göre değerlendirilmesi gerektiği, eğer hesapta yeterli karşılık varsa – ödememe halinin düzenleyene isnat edilebilecek bir sebepten kaynaklanmadığı gerekçesiyle – müracaat hakkının doğmayacağı, hesapta yeterli karşılığının bulunmaması halinde ise – ÇekK 3/3 hükmü de dikkate alınarak – karşılıksız kalan kısmı için müracaat hakkının doğacağı görüşü dile getirilmiştir.
Karşılıksızlığın tespiti bakımından gerek özel hukuk gerek ceza hukuku açısından önemli olan, çekin düzenlenmesi anında ya da tedavülü süresince karşılığının bulunup bulunmaması değil, fiili ibraz anında karşılığının olmamasıdır. Karşılıksızlıktan söz edebilmek için çekin ibraz sürelerinin geçirilmemiş olması şarttır.
Bununla birlikte 2009 tarihinden itibaren ÇekK uyarınca, henüz üzerinde yazılı ileri düzenlenme tarihi gelmemiş çeklerin, bu tarihten önce ibraz edilmesine rağmen ödenmemesi halinde, gerek özel hukuk, gerek ceza hukuku bakımından “karşılıksız çek” fiili gerçekleşmemiş kabul edilecek, hatta çekler, 31.12.2020 tarihine kadar üzerinde yazılı düzenlenme tarihinden önce ödeme amacıyla muhataba ibraz dahi edilemeyecektir.
- Ödenmeme Durumunun Tespiti:
Poliçede ve bonoda hamil, ödenmeme durumunu sadece noter tarafından düzenlenecek bir protesto ile tespit ettirebilirken, çek hamiline bu tespitin yapılabilmesi açısından, protestonun yanı sıra, iki ayrı imkan daha tanınmıştır. Hamil, süresinde ibraz edilmiş olmasına rağmen çekin ödenmemiş olduğunu;
- Noter tarafından düzenlenen bir protesto
- Muhatabın çekin ödenmediğini gösteren yazılı bir beyanı,
- Takas odasının çekin ödenmediğini gösteren yazılı beyanı
İle tespit ettirebilir.
KENDİGELEN karşılıksızlığın belirtilen 3 yol dışında başka bir yol ile ispatlanmasını mümkün görmemektedir. Bununla birlikte BATTAL, karşılıksızlığın, ayrıca mahkeme tarafından, açılacak bir tespit davası aracılığıyla da belirlenebileceğini ileri sürmektedir. Ancak KENDİGELEN hoca kanunda öngörülen tespit imkanına ilişkin yöntemlerin sınırlayıcı bir şekilde sayıldığını belirterek bu görüşe katılmamaktadır.[3]
Ödenmeme durumunun muhatapça tespitinin geçerliliği açısından kanun koyucu, muhatap tarafından yapılacak beyanın çek üzerine yazılmış olmasını şart koşmuştur. Buna karşılık gerek noter protestosu, gerek takas odasının beyanı açısından benzer bir şarta yer verilmemiştir. Dolayısıyla ödenmeme durumunun tespitine ilişkin muhatap beyanının mutlaka çek üzerinde yer alması zorunludur. Bu bakımdan beyanın çekin ön ya da arka yüzünde yer alması mümkündür. Ayrıca çekin bir parçası sayılan ve ona ekli olan alonj üzerine yazılan beyanın da geçerli kabul edilmesi gerekir. Bu yönde Yargıtay kararları mevcut olmak ile birlikte aksi yönde Yargıtay kararları da mevcuttur.
Yargıtay 12. HD 27.03.2017 tarih ve 1505/4645 K. “Alonj, arka yüzünde yer kalmadığı zaman yapılacak işlemler için bono, çek veya poliçeye eklenen kağıt parçası olup, alonj üstüne yapılacak işlemlerin hukuki açıdan senet üzerinde yapılan işlemlerle aynı hükümlere tâbi olduğu kabul edilmelidir. Takibe konulan çeklerin arka yüzünde, ibraz şerhinin yazılabilmesi için cirolardan dolayı boş yer kalmadığı, ibraz şerhinin alonj üzerine yazılamayacağına ilişkin yasal düzenlemenin de bulunmadığı gözetilerek, mahkemece, alonj üzerine yazılan ibraz şerhi geçerli kabul edilip davanın reddine karar verilmesi gerekirken, ibraz şerhinin çek yaprağı üzerine vurulması gerektiği gerekçesiyle takibin kısmen iptaline hükmolunması isabetsizdir.”
Yargıtay’ın alonja yüklemiş olduğu bu anlam istikrar kazanmış gibi görünse de, alonja yüklenen bu geniş anlamın aksi yönünde kararların da bulunduğunu belirtmek gerekir. Yargıtay’ın bu yönde vermiş olduğu kararlarda, “Senette boşluk kalmaması halinde, alonjun ciro ve aval imzası için kullanılması mümkün olup, alonj senedin kendisi veya tam anlamıyla bir parçası saymak mümkün olmadığı…” kabul edilmiştir.
Her üç ihtimalde de hem çekin ibraz edildiği, hem de ödenmemenin tespit edildiği tarihler önem taşıdığından , bu tarihlerin ödenmeme durumunu belirleyen yazılı beyanda yer alması zorunludur. Aksine bir durum, ilke olarak hamilin müracaat hakkının kaybına yol açacaktır.
KENDİGELEN , “Hükmün öngörülme gerekçesi, bir yandan çekin ibraz süresi içerisinde ibraz edildiğinin (TTK 809/1), öte yandan da ödenmeme durumuma ilişkin tespitin ibraz süresi veya en geç onu takp eden iş günü içerisinde yapıldığının herhangi bir şüpheye yer vermeyecek biçimde ispat edilmesinin sağlanmasıdır.”[4]
Yargıtay bir çekin üzerinde yazılı düzenlenme tarihinden önce veya ibraz süresi içerisinde mücerret takibe konulmuş olmasını da, geçerli bir ibraz ile eşdeğer görmüştür. Ancak doktrinde müracaat hakkının doğabilmesinin ön şartı, çekin muhataba ibrazı ve ödenmeme durumunun tespit ettirilmesi olduğundan, Yargıta’ın bu görüşü eleştirilmiştir.
Karşılıksızdır işlemi; çekin arka yüzüne tahsil için bankaya ibraz edildiği tarih, ibraz tarihi itibariyle hesap durumu, bankanın kanuni yükümlülüğü kapsamında ödendiği miktar, dolayısıyla çekin karşılıksız kalan tutarı ile ibraz eden gerçek kişinin adı ve soyadı, bu kişi bir tüzel kişi adına hareket ediyorsa bu husus da yazılmak ve tüm bu bilgilerin altı hamil ile banka yetkilisi tarafından imzalanmak suretiyle gerçekleştirilir. İbraz eden kişinin (hamilin) imzadan kaçınması halinde ise karşılıksız işlemi yapılmaz.
Bununla birlikte ÇekK 3/5 uyarınca – ÇekK 3/3’e göre muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil- kısmi ödemenin hamil tarafından kabul edilmemesi halinde, öncelikle ÇekK 3/2’ye göre çekin karşılıksız işlemi yapılır.
Çekin takas odasına ibrazı halinde ise kısmi karşılığın ödenmeyip, muhatap tarafından 15 gün süre ile bloke bir hesaba alınması öngörüldüğünden, bu durumda da muhataba bu süre içerisinde başvururak ksımi karşılığı talep eden hamil, çekin aslını bankaya bırakacak ve alacağı fotokopi ile ödenmeyen kısma ilişkin haklarını kullanabilecektir.
ÇekK 3/4 c.1 ‘de karşılıksızdır işleminin hamilin talepte bulunması kaydıyla yapılacağı açıkça öngörülmüştür.
Çekin karşılıksız kalması nedeniyle öngörülen yaptırımlara başvurulabilmesi, bu anlamda özellikle düzenleyene karşı müracaat hakkının kullanabilmesi için hiç şüphesiz düzenleyenin adresinin de bilinmesi gerekmektedir. Bu ihtiyaca cevap vermek için kanun koyucu, çekin karşılığının tamamen veya kısmen ödenmemesi halinde, düzenleyenin banka tarafından bilinen adreslerinin, talebi üzerine hamile verileceğini hükme bağlamıştır.
1- Karşılıksız Çekin Hukuki Sonuçları:
Bir borcun ifası amacıyla düzenlenen çekin, muhataba ibrazdan önce ödenip ödenmeyeceği belli değildir. Bu nedenle çekin öncelikle ödenmek üzere muhataba ibraz edilmesi zorunludur. İbraza rağmen çekin ödenmemesi ve karşılıksız kalması halinde ise kanun koyucu hamile, çeke dayalı alacağın tahsili amacıyla kendisine karşı sorumlu olanlara başvurabilme hakkını tanımıştır.
Kanun koyucu ayrıca özel olarak, hesaba geçirilmek üzere düzenlenen bir çekin hamiline, muhatabın, çek bedelini kayıtsız ve şartsız alacak olarak hesaba geçirmekten kaçınmasını veya ödeme yerindeki takas odasının, bu çekin hamilin borçlarına mahsup edilmek kabiliyetini haiz olmadığını beyan ettiğini ispat etmesi halinde de, başvurma hakkını kullanma imkanını tanımıştır.(TTK m. 807)
Aynı şekilde, bir mahsup çekin muhatabının iflas etmiş, bir ilamla ispatlanmamış olsa bile ödemelerini tatil etmiş olması veya aleyhine yapılan herhnagi bir icra takibinin semeresiz kalması durumunda, hamilin çek bedelinin nakden ödenmesine yönelik talebinin reddedilmesi halinde de söz konusudur.
- Başvuru Borçluları
Kanun koyucu, süresinde ibraz edilmiş olmasına rağmen karşılığının – kısmen de olsa- bulunmaması nedeniyle ödenmeyen çeklerden dolayı hamile, tüm sorumlulara karşı başvurma hakkı tanınmıştır. (TTK 808 vd.). Aynı imkana, bu sıfatından dolayı kendisine başvurulması üzerine çek bedelini ödeyen, düzenleyene dışındaki başvuru borçluları da sahiptir. Ancak kambiyo senedini geriye ciro yoluyla devralan bir cirantanın, artık kendisinin sorumlu olduğu kişilere karşı başvurma hakkını kullanamayacağı ve çeki devretmeden önceki konumuna dönerek, sadece ilk cironun üstünde yer alan müracaat borçlularına başvurabileceği dikkate alınmalıdır.
Bir başka anlatımla, karşılıksız kalan bir çeki başvuru borçlusu sıfatıyla ödeyen ciranta ve avalist de, kendisinden önce gelen kişilere, bu anlamda önceki cirantalara, düzenleyene ve bunların lehine aval veren kişilere karşı kambiyo hukuku hükümleri uyarınca başvurma hakkını kullanabilecektir.
- Sorumluluğun Niteliği
Çekin ödenmemesi nedeniyle başvurma hakkının doğduğu hallerde, tüm müracaat borçluları, kendilerine başvuran hamile karşı müteselsil borçlu sıfatıyla sorumlu tutulmuşlardır. Hamil, müracaat borçlularının hepsine birden müracaat edebileceği gibi yalnız birine başvurması -zamanaşımı süresi içersinde olmak kaydıyla- diğer borçlulara yönelik başvurma hakkının kaybına da neden olmayacaktır.
Başvurma Hakkının Şartları:
Hamilin çekin karşılıksız çıkmadan dolayı başvurma hakkını kullanabilmesi için iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Buna göre çeki TTK 796’ya göre ibraz süresi içerisinde muhataba ödenmek üzere ibraz etmeli, aynı zamanda çekin ödenmediği TTK 808’de öngörülen yollardan biri ile tespit ettirmiş olması zorunludur.
Doktrinde karşıt olarak ibraz süreleri geçmiş olmasına rağmen, çekten cayılmadığı sürece hamilin başvurma hakkını kullanabileceği şeklinde görüş mevcuttur. Başvurma hakkına ilişkin şartlar emredici olduğundan re’sen dikkat alınmak zorundadır.
İlke olarak tespitin ibraz süresi içerisinde yapılması gerekir. Ancak kanun koyucu, ödenmek üzere ibraın TTK 796’da öngörülen sürelerin son günü gerçekleştirilmesi halinde, ödenmeme durumuna yönelik tespitin, ibrazı izleyen ilk iş günü içerisinde de yapılabileceğini kabul etmiştir.
Çekin ibrazı ve ödenmeme durumunun tespiti mücbir sebepler nedneiyle kanunda öngörülen ibraz süresi içerisinde gerçekleştirilemediği takdirde, TTK 811 hükmü uyarınca ibraz süresi, mücbir sebebin devam ettiği süre kadar uzayacaktır. Ancak ibraz süresi içerisinde gerçekleşen mücbir sebep 15 günden uzun sürerse, artık çekin ibrazına ve ödenmeme durumunun tespitine gerek kalmaksızın hamil başvurma hakkını kullanabilecektir.
Doktrinde muhatabın iflası halinde de, ödenmeme durumunun tespit ettirilmesi zorunlu olmaksıın müracaat hakkının kullanılabileceği belirtilmiştir. Bazı görüşte olanlar sadece mahsup çeklerinde böyle bir imkandan bahsetmişlerse de “hesaba geçirilecektir” kaydı bulunmayan çeklerde de muhatabın iflasının aynı sonucu doğuracağı görüşü de mevcuttur.
Belirtilen şartlara göre hareket etmeyen hamil, düzenleyen dahil tüm çek borçlularına karşı başvurma hakkını kaybeder. Bunun neticesinde de çeke dayalı olarak kambiyo hukuku kaynaklı bir talep hakkı ileri sürülemeyecektir.
Son olarak doktrinde çekte vadeye ilişkin anlaşmanın geçerli kabul edilmesi ve özellikle çekin 31.12.2020 tarihine kadar ibrazının yasaklanması karşısında, poliçede vadeden önce başvuru hakkına ilişkin TTK 713 hükmünün çekler için de kıyasen uygulanmasının gerektiği ve bu bağlamda özellikle düzenleyenin iflas etmiş olması halinde artık çek üzerinde yazılı -ileri- düzenlenme tarihi beklemeksizin, hatta ödenmeme durumunun tespitine de ihtiyaç olmaksızın başvuru hakkının kullanılabileceği belirtilmiştir.
Sonuç:
Karşılıksızdır işleminin gerçekleşebilmesi için öncelikle hukuken geçerlik şartlarını haiz çekin üzerinde yazılı olan düzenlenme tarihine göre belirlenecek olan kanuni süre içerisinde muhatap bankaya ibraz edilmesi, ibrazına rağmen muhatap banka tarafından karşılıksızlık sebebiyle ödenmemesi ve ödenmeme keyfiyetinin çekin arkasına bu durumu belirten bir kaydın banka yetkilisi ve hamilin imzası ile konması gerekmektedir. Karşılıksız çek keşidesinin cezai müeyyidesi adli para cezasıdır ve bu para cezası ödenmediği takdirde doğrudan hapis cezasına çevrilir. Bu sayede karşılıksız çek keşidesinin önlenmesi için önemli bir tedbir hukuken geçerlik kazanmış olmaktadır.
BAŞVURMA HAKKININ KAPSAMI
A-HAMİL AÇISINDAN
1-TTK 810’a dayalı talepler
Başvurma hakkının kapsamı başlıklı 810. maddede hamilin neler talep edebileceği dört kalem halinde sayılmışturAnılan hüküm uyarınca hamil;
- a) Çekin ödenmemiş olan bedelini,
Karşılıksızdır işlemi yapılırken muhatabın önerisine rağmen hamil tarafından tahsili talep edilmeyen kısmi karşılık ile muhatabın ödemekle yükümlü olduğu kanuni tutarın da dikkate alınacağı ve karşılıksızdır işleminin bu tutarlar indirildikten sonra yapılacağı göz ardı edilmemelidir.(ÇekK 3/2)
- b) İbraz gününden itibaren bu tutarın faizini,
Burada bahsedilen faiz, çekin süresinde ödenmemesi gerekçesine bağlanan ve ibraz gününden itibaren hesaplanacak temerrüt faizidir.TTK m.9’daki yollama uyarınca temerrüt faizi olarak Bakanlar kurulunun belirlediği oran bugün için %9 dur. Ayrıca hamilin ticari nitelik taşıyan bu işten dolayı [5]TCMB’nin kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranında da temerrüt faizini talep edebilir ve son olarak çek üzerine düşülen bir kayıtla daha yüksek bir oran belirlenmişse hamil bu oran üzerinden de temerrüt faizi isteyebilecektir.Dolayısıyla hamile bir seçimlik hak tanınmıştır .Ayrıca mücbir sebep nedeniyle süresinde ibrazın yapılamaması halinde temerrüt faizinin yasal dayanağı bulunmayacağı için hamil,mücbir sebebin mevcut olduğu süre için temerrüt faizi talep edemez.
- c) Protestonun veya buna denk olan belirlemenin ve gönderilen ihbarnamelerin giderleri ile diğer giderleri
- d) Çek bedelinin binde üçünü aşmamak üzere komisyon ücretini kendisine karşı müteselsilen sorumlu tutulan başvuru borçlularından talep edebilir.
Komisyon ücreti ,senedi ibraz, ödememe durumunu tespit ve ihbar etmesi, ayrıca başvurma hakkına ilişkin diğer işlemleri yapması nedeniyle hamilin harcadığı emeğin karşılığı olarak düşünülmüştür.[6]
Burada değinilmesi gereken hususların başında, hamilin kısmi karşılığı veya muhatabın ödemekle sorumlu tutulduğu asgari miktarı reddetme hakkına sahip olmadığı için(TTK 818/1-h) bu miktar bakımından alacaklı temerrüdüne düşeceğinden reddettiği kısım oranında, düzenleyen dışındaki çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakkını kaybedecek olmasıdır.[7]Ancak doktrinde Poroy,Tekinalp,Arkan gibi isimler, hamilin kısmi ödemeyi reddedebileceği ,böylece hukuki ve cezai takibi tam bedel üzerinden yapabileceği görüşünü savunmuşlardır.
2-TTK 783/3’e dayalı talepler
a)Kanun koyucu hamile TTK m.810’daki dört kaleme ek olarak çekin ödenmeyen kısmının yüzde onu oranında bir meblağın da ödenmesini talep hakkı tanımıştır.Ancak hamil doktrinde cezai şart veya çek tazminatı olarak öngörülen bu talebi herkese karşı değil sadece düzenleyene yöneltebilir.Bu kapsamda hamil bu meblağı ciranta ve onların avalistlerinden talep edemeyeceği gibi , düzenleyen de hamil dışındaki başvuru borçlularına bu bedeli ödeme yükümlülüğünde değildir.Bu tazminatın talep edilebilmesi için çekin ödenmemesi yeterlidir; ayrıca düzenleyenin kusuru bulunması yahut hamilin bir zarara uğramış olması aranmaz.Kusur aranmadığından ve ispat gerekmeyeceğinden bu çek tazminatı kambiyo senetlerine özgü takibe konu olabilir.
Düzenleyen lehine aval veren kişiden bu tazminatın talep edilip edilemeyeceği hususu ise doktrinde tartışmalıdır.İnan ve Kendigelen gibi yazarlar avalistin bu medeni cezadan sorumlu tutulmaması gerektiğini ileri sürerken bir kısım yazar ise sorumlu olduğunu savunmaktadır.Ancak Yargıtay ise düzenleyen lehine aval veren kişinin de çek tazminatından sorumlu olduğu görüşünü benimsemiş ve bu görüşünü yeknesak uygulama haline getirmiştir[8].
Nitekim Y. 12. H.D yeni tarihli bir kararında, ‘’Muhatap nezdinde karşılığı kısmen veya tamamen bulunmayan bir çek düzenleyen kişi, çekin karşılıksız kalan bedelinin %10’unu ödemekle yükümlü olduktan başka, hamilin bu yüzden uğradığı zararı da tazmin eder. Çeki keşide eden kimsenin, bu çekin karşılığı olan miktarı, ibraz süresi içerisinde muhatap banka nezdinde bulundurması zorunludur. 6102 Sayılı TTK’.nın 818/1.maddesinin (g) bendi göndermesi ile çekler hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 702/1.maddesi gereğince aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur. Bu itibarla keşideci ve keşideci lehine aval veren dışında cirantaların çek tazminatından sorumlu olmayacakları açıktır.” demek suretiyle aval verenin sorumlu olacağını kabul etmiştir.[9]
b)TTK 783/3 uyarınca düzenleyen aynı zamanda , çek tazminatına ek olarak çekin ödenmemesi nedeniyle hamilin uğradığı ve temerrüt faizi ile karşılanamayan zararları da tazmin etmekle yükümlüdür.Bu tutar bakımından da düzenleyenin çekin ödenmemesine yönelik bir kusurunun bulunması şart değilse de ,temerrüt faizi ile karşılanamayan ve karşılıksız çek düzenlenmesiyle arasında uygun illiyet bağı bulunan bir zararın ispatı zorunludur.Dolayısıyla bir yargılama gerekeceğinden 783/3 kapsamındaki diğer zararların tahsili için kambiyo senetlerine özgü takip yoluna gidilemez.
B-ÖDEYEN BİR BAŞVURU BORÇLUSU AÇISINDAN
Düzenleyen dışındaki başvurma borçlularından birinin yaptığı ödeme kambiyo borcunu sona erdirmez.Karşılıksız kalan bir çeki başvurma borçlusu sıfatıyla ödeyen ciranta ve aval verenler kendilerinden önce gelen cirantalara, düzenleyene ve lehine aval verdiği kişilere başvurma hakkını kullanabilecektir.Ancak kendisinden sonra gelenlere başvurması mümkün değildir.
TTK m. 726 uyarınca hamilin başvurusu üzerine rızaen ya da icra takibi veya dava sonucunda ödeme yapan bir başvuru borçlusu ise,kendisinden önce gelen çek sorumlularından,
a)ödemiş olduğu tutarın tamamını,
b)ödeme tarihinden itibaren ve ödediği tutar üzerinden hesaplanacak temerrüt faizini,
c)karşılıksız kalan çek nedeniyle yaptığı tüm giderleri,
d)çek bedelinin binde ikisini aşmamak üzere komisyon ücretini talep edebilecektir.
Aslında burada başvuru borçlusu, içinde temerrüt faizi de bulunan ödemiş olduğu bedelin tamamı için ,yine ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi talep edebilmekte böylece bir anlamda bu madde uyarınca temerrüt faizine yeniden (mürekkep) faiz yürütülmektedir.
TTK 818-k atfı nedeniyle TTK 724.m kapsamında , çekin kısmen veya tamamen ödenmemesinden dolayı başvurma borçluları hamile karşı müştereken ve müteselsilen sorumludur.Hamil başvurma hakkını kullanırken başvurma borçlularının borçlanma sırasıyla bağlı olmaksızın her birine veya bazısına yahut hepsine birden gidebilir.Hamil zamanaşımı süresi içerisinde başvurmak kaydıyla borçlulardan yalnız birine başvurmakla diğer borçlularla veya başvurduğu borçludan sonra gelenlere karşı haklarını kaybetmez.
C-BAŞVURMA HAKKINA İLİŞKİN ZAMANAŞIMI
TTK 814 uyarınca çekte başvurma haklarının kullanılması için poliçe ve bonodan farklı olarak üç yıllık tek süre öngörülmüştür.Eski kanun döneminde altı aylık süre öngörülmüştü.Zamanaşımı süresindeki bu değişiklik yürürlüğe girmesinden önceki işlemleri etkilemez.Üç yıllık bu süre;
a)hamilin , düzenleyen dahil tüm başvuru borçlularına, bu anlamda cirantalar ile avalistlere karşı sahip olduğu başvuru hakkı açısından ibraz süresinin bitiminden itibaren(TTK 814/1)
b)çek borçlularından birinin diğerlerine karşı sahip olduğu başvuru hakkı açısından ise bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yoluyla kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren(TTK 814/2)
işlemeye başlayacaktır.maddede öngörülen zamanaşımı süresi sadece çeke dayalı ve m. 810 kapsamındaki başvurma hakkına ilişkin kambiyo talepleri açısından geçerlidir.Ancak m.818 kapsamında sebepsiz zenginleşme davası hakkında bu zamanaşımı süresi uygulanmaz.
Ancak bu zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle hamilin başvuru hakkını kaybetmemiş olması şarttır.Yani mücbir sebep halleri istisna olmak üzere, süresinde ibraz edilmemişse yahut ödenmeme durumu TTK m.808 uyarınca tespit ettirilmemişse başvuru hakkı kaybedileceğinden üç yıllık süre de söz konusu olmayacaktır.Zamanaşımını kesen sebepler olarak başvuru borçlularına karşı bir dava açılması ,icra takibinde bulunulması,davanın ihbar edilmesi ile alacağın iflas masasına bildirilmesi gibi başvuru borçlusu lehine zamanaşımını kesen tüm adli işlemler sayılabilir.TTK 751/2 uyarınca kesilmeyle birlikte süresi aynı olan yeni bir zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır.Burada söylenmesi gerekir üç yıllık bu iki süre bakımından da bunların başladığı ilk gün hesaba katılmayacaktır.Ancak üç yıllık süre hesabında aradaki tatil günleri de hesaba dahil edilecektir.Düzenleyene karşı talep hakları ise TTK 814/1 açık hükmü uyarınca ,çekte düzenleme günü olarak gösterilen tarihe göre hesaplanacak ibraz süresinin bitimi ile başlayacaktır.Bu bakımdan çekin fiilen ibraz edildiği tarihin üç yıllık süre hesabında önemi yoktur.Çek borçluları her zaman zamanaşımı savunmasını ileri sürerek ödeme yapmaktan kaçınabilir.Zamanaşımı kurumu, defi olduğundan hakim tarafından resen dikkate alınamayacaktırMutlaka süresinde ilgili kişinin ileri sürmesi gerekir.Son olarak söylenmesi gerekir ki zamanaşımına uğrayan çek ,HMK 202 kapsamında yazılı delil başlangıcı teşkil edecektir.Yargıtay’ın yerleşik içtihadı da bu yöndedir.
D-BAŞVURMA HAKKINI KAYBEDEN HAMİLİN DURUMU
Hamil çeki süresinde ibraz etmemiş ya da ibraza rağmen ödenmeme durumunun tespit ettirilmemiş olması halinde hamil,düzenleyen dahil tüm çek borçlularına karşı başvurma hakkını kaybedeceği gibi başvuru hakkı doğsa bile bu talep hakkı zamanaşımına da uğramış olabilir.İşte bu durumlarda çek bedelini tahsil edemeyen doğrudan temel borç ilişkisine dayanarak bir tahsil davası açacak ya da TTK m.732 hükmüne dayanarak kambiyo hukukuna özgü sebepsiz zenginleşme davası açabilecektir.Son olarak karşılığın devri de gündeme gelebilir.
1-Sebepsiz Zengileşme Davası
Çekin zorunlu unsurları taşıması ön şartıyla gidilebilecek olan bu yol BK 77vd. hükümlerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme davasından farklı kambiyo hukukuna dayalı özel bir davadır.TTK m. 732 hükmüne dayanarak düzenleyen aleyhine sebepsiz zenginleşme davası açılabilmesi için ,hamilin başvurma hakkını kaybettiği çeke dayanması yani bu çeki elinde bulundurması gerekir.Kanun koyucu TTK m. 732/2’de bu davaya muhatap olabilecek kişileri sınırlandırmıştır.Bu kapsamda ciranta ve avalistlere karşı sebepsiz zenginleşme davası açılamayacaktır.732.m karşısında sebepsiz zenginleşme davasının yöneltilebileceği kişinin sadece düzenleyen olabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.Bu kapsamda talebi düzenleyene yöneltecek kişinin ise lehtar veya senedi ciro yoluyla devralan hamil sıfatını taşıması Kendigelene göre önemli değildir.Her ikisi de TTK m. 732’de öngörülen bu haktan yararlanabilir[10].Ancak Yargıtay 19. HD ise, bir sınırlama yaparak sebepsiz zenginleşme davasına çeki ciro yolu ile devralan hamilin başvurabileceği , lehtarın ise sadece düzenleyen ile aralarındaki temel ilişki kapsamında alacağını talep hakkına sahip olduğu yönünde içtihatta bulunmuştur.Kendigelen bu içtihada lehtarı ispat bakımından olumsuz bir konuma düşüreceğinden ve hükmün öngörülme amacına aykırı olacağından hareketle katılmamaktadır[11].
- HD’nin söz konusu kararı şöyledir. ‘’Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere eski TTK’nın 644. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme hükmüne dayanarak ancak ciro yolu ile çeki eline geçiren hamilin dava açması mümkündür.Başka bir ifadeyle lehtar ile keşideci arasında temel ilişki bulunduğundan bunlar arasındaki bir davada e. TTK 644. maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır’’[12].
Öte yandan TTK 732 hükmüne dayalı bir sebepsiz zenginleşme davasının açılabilmesi, BK 77’de düzenlendiği şekliyle hamilin zararına gerçekleşen zenginleşmenin haksız bir nedene dayanması şartına bağlı değildir.Bu davanın açılabilmesi için hamilin çek bedelini tahsil edememiş olmasından dolayı bir zarara uğraması ve bunun karşılığında da düzenleyenin zenginleşmiş bulunması gerekli ve yeterlidir.Dolayısıyla hamil sebepsiz zenginleşme davasında temel ilişkiyi ispatla yükümlü tutulmamalı,aksine temel ilişki kapsamında bir zenginleşmenin gerçekleşmediği düzenleyen tarafından ispat edilmelidir.Dolayısıyla ispat yükü sebepsiz zenginleşmediğini iddia eden kişiye yani düzenleyene yüklenmiştir.(TTK 732/4)
Hamilin bu dava ile talep edebileceği zarar ise çekin tahsil edilemeyen bedelidir.Dolayısıyla hamil bu davada TTK 810 ve TTK 783/3’te öngörülen diğer kalemleri talep etme hakkı yoktur.Bununla birlikte hamil, sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği yani başvurma hakkının düştüğü veya zamanaşımına uğradığı tarihten itibaren ayrıca faiz isteyebilir.Son olarak sebepsiz zenginleşme talebine ilişkin zamanaşımı süresi, çekin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren işlemek üzere bir yıl olarak düzenlenmiştir.(TTK 732/4).Bu hususta 1999 tarihinde Yargıtay; ‘’Sebepsiz zenginleşme davasında çek bedellerine ilave olarak çek tazminatı,komisyon,haciz ve icra giderlerinin davacı tarafından davalıdan talep edebileceğine dair mahkeme kararını, hamilin borçlunun zenginleştiği tutarı talep edebileceği ayrıca borçlunun çek bedelinden sorumlu olacağı gerekçesi ile çek tazminatı, komisyon ve icra takip giderlerinin istenemeyeceğine karar vererek hükmü bozmuştur.[13]
2-Hamilin Temel İlişkiye Dayanabilmesi
Başvurma hakkını kaybeden ya da bu hakkı zamanaşımına uğrayan hamil uğradığı zararın tazmini amacıyla TTK 732 kapsamında bir sebepsiz zenginleşme davasından yararlanabileceği gibi kambiyo senedi düzenlenmesine yol açan temel ilişkiye de dayanabilir.
Tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça ,kambiyo senedinin ilke olarak ifa yerine değil ifa uğruna verildiğinin kabul edilmesi nedeniyle ,zamanaşımı halinde temel borç ilişkisinden doğan talep hakkı da sona ermeyecek, kambiyo alacağının yanı sıra varlığını sürdürmeye devam edecektir.Ancak burada temel ilişkiye dayalı taleplerin ancak doğrudan doğruya ilişkide bulunanlar arasında mümkün olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla düzenleyene karşı bu hakkını yalnızca lehtar kullanabilecektir.Ayrıca çeke dayalı bir kambiyo hakkının ileri sürülmesi söz konusu olmadığından zamanaşımı hakkında da , TTK 814 değil asıl borç ilişkisinin tabi olduğu zamanaşımı süreleri uygulanma alanı bulacaktır.Dolayısıyla çeke ilişkin üç yıllık zamanaşımı süresinin dolması temel ilişkiye dayalı talep hakkının ileri sürülmesine engel olmayacaktır.
Bu hususta son olarak değinmek gerekir ki , başvurma hakkı yitirilen bir çek , temel ilişkiye dayalı uyuşmazlıklarda tek başına yeterli olmayacak HMK 202 kapsamında yazılı delil başlangıcı teşkil edecektir.Yargıtay’ın yeknesak uygulaması da bu yöndedir.
3-Karşılığın Devri
TTK 818/1-n’nin yaptığı yollama nedeniyle poliçede karşılığın devrine ilişkin TTK 733 hükmü çek hakkında da uygulama alanı bulacak dolayısıyla başvurma hakkını kaybeden hamil,bu hüküm kapsamında da çek bedelinin tahsilini sağlayabilecektir.Bilindiği gibi bir çekin düzenlenmesi,otomatik olarak muhatap nezdindeki hesapta bulunan çek bedeli oranındaki karşılığın lehtara devredilmesi sonucunu doğurmaz.Ancak TTK 733/1 uyarınca düzenleyenin iflası ile birlikte muhatap nezdindeki karşılık kanunen hamile geçeceği gibi, düzenleyen, muhatap nezdindeki bu karşılığın devrini çek üzerine koyacağı iradi bir kayıtla da sağlayabilir.(TTK 733/2).Her iki olasılıkta da hamil,muhatap nezdindeki bu karşılığı, artık ibraz süreleri ile sınırlı olmaksızın ,ancak devredilen alacağa ilişkin zamanaşımı süresi içinde ve alacaklı sıfatı ile talep hakkını elde edecektir.İşte karşılığın iradi olarak ya da kanunen devredildiği bu olasılıklarda muhatap, iflasın açıldığının ilanı veya karşılığın devri durumunun kendisine ihbarından sonra ,yalnızca senedi ibraz ederek hak sahipliğini ispatlayan hamile ödeme yaparak karşılık ilişkisine dayalı borcundan kurtulabilecektir.(TTK 733/3).Gerek iradi olarak, gerek kanunen gerçekleşen bu devir hakkında esasen alacağın temlikine ilişkin hükümler(BK 183 vd.) uygulanacaktır.Öte yandan her ne kadar kanuni devirde karşılığın iflasın açılması ile birlikte hamile geçeceği kabul edilmiş ve ayrıca sorumluluk açısından bir ihbara gerek görülmemişse de , bu olasılıkta da çek düzenlendiğinden habersiz olarak, iyiniyetle iflas idaresine ödeme yapan muhatabın sorumluluktan kurtulacağı sonucuna varılması gerekir.Ayrıca muhatap banka TTK 733/1 anlamında karşılığı bulunduğu takdirde ibraz süresinden sonra da çek bedelini hamile ödemek yükümlülüğü altındadır.Nihayet alacağın temlikine ilişkin hükümler kapsamında muhatabın , ibraz süresi geçtikten sonra kendisine yöneltilen karşılığın devrine dayalı bir talebe karşı , düzenleyene yönelik tüm kişisel def’ileri ileri sürebileceği de (BK 188/1) tartışmasızdır.
KAYNAKÇA
Abuzer Kendigelen,Çek Hukuku,2019
Yrd. Doç. Dr. Ali Haydar Yıldırım,Çek Cezası
Ahmet Büyükşişli,Karşılıksız Çeke Bağlanan Sonuçlar,Yüksek Lisans Tezi
Çiğdem Kavasoğlu Akbulut,Karşısılıksız Çek Keşide Etmenin Hukuki ve Cezai Sonuçları,Yüksek Lisans Tezi
İsmail Eyilik,Çekte Başvurma Hakkı,Yüksek Lisans Tezi
Erdoğan Moroğlu/Abuzer Kendigelen Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat 2014
Seza Reisoğlu, Çek Hukuku, 2011
Hasan Pulaşlı, Kıymetli Evrak Hukukunun Esasları , 2020
Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2017
İNTERNET KAYNAKLARI
https://www.lexpera.com.tr
https://www.jurix.com.tr
Elektronik Kaynaklar
www.tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi
[1] Kendigelen,Abuzer,Çek Hukuku,s.350
[2] Kendigelen,Abuzer,Çek Hukuku,s.354
[3] Kendigelen,Abuzer,Çek Hukuku,s.356
[4] Kendigelen,Abuzer,Çek Hukuku,s.362
[5] ‘’Kambiyo senedinden doğan alacaklar ticari olup, alacaklı yararına ticari işlerde uygulanan avans faizi uygulanabilir.’’ Y. 12. HD E. 7810/2002
[6] Eyilik,İsmail ,Çekte Başvurma Hakkı, Yüksek Lisans Tezi s.61.
[7] Kendigelen,Abuzer,Çek Hukuku s.374.
[8] Yargıtay 12. HD 01.07.2013 E.17726/K.24638, Yargıtay 12. HD 12.11.2013 E.26229/K.35631
[9] Yargıtay 12. HD 25.01.2016 E.25395/K.1845
[10] Kendigelen, Çek Hukuku s,397.
[11] Kendigelen,Abuzer , Çek Hukuku 2019 s. 393.
[12] Yargıtay 19. HD 09.05.2006 tarih ve 2005-8811/5123 sayılı kararı
[13] Yargıtay 11. HD. 1999/1590 E. , 1999/3443 K. ,03.05.1999 T