İcranın Geri Bırakılması (Tehir-i İcra) Nedir?

A-KANUN YOLLARINDA İCRANIN GERİ BIRAKILMASI

1-Genel Olarak

Kural olarak ilamlı icra takibinde icra emrini alan borçlu , ilamsız icra takiplerinde olduğu gibi takibe itiraz ederek karşı koyamaz .Çünkü takip konusu olan şey takipten önce ilam veya ilam niteliğinde bir belgeye dayandırıldığından yani alacaklı ispat bakımından elinde çok güçlü belge bulundurduğundan bu hak borçluya tanınmamıştır[1].Ancak icra hukukunun temel ilkesi olarak kabul edilen ‘’takipte menfaat dengesi’’nin sağlanabilmesi için aleyhinde ilamlı icra takibi başlatılan borçluya bazı sebeplerin varlığı halinde bu takibe karşı koyma imkanı tanınması gerekir. Bu sebepten ötürü de kanun koyucu İİK md. 33 ve 33/a’da icranın geri bırakılması kurumunu düzenlemiştir[2].İcranın geri bırakılması kurumu Yargıtay 12. HD tarafından, icra takibinin geçici olarak durması sonucunu doğuran tedbir niteliğinde bir karardır diyerek tanımlanmıştır[3].

2-İcra Mahkemesi Kararlarına Karşı Kanun Yollarına Başvuru

5311 sayılı İcra ve İflas Hukukunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında  yapılan değişikliklerle icra hukuku açısından kanun yollarına başvuru hususlarında düzenlemeler yapılmıştır. Böylece icra mahkemesinin icranın geri bırakılmasına yada geri bırakılma isteminin  reddine ilişkin kararlarına karşı kararın tefhim veya tebliğinden itibaren on gün içinde bölge adliye mahkemelerinde kanun yoluna başvurulabilecektir.(İİK md. 363/1).Dolayısıyla genel olarak on beş gün olarak kabul edilen istinaf süresi icra mahkemesinin kararları için on gün olarak düzenlenmiştir. Ayrıca İİK 363 ve 364. maddelerinde ilk derece mahkemesi kararlarını istinafa, bölge adliye mahkemesi kararlarını da temyiz yoluna götürebilmek için belli parasal sınırlar öngörülmüştür. Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerince verilen ve belli miktarı geçen nihai kararlara karşı on beş gün içinde temyiz kanun yoluna başvurulabilir.

İcra mahkemesi, geri bırakılma talebini reddettiği takdirde borçlu ancak istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içinde alacağı karşılayacak nakit veya icra mahkemesince kabul edilecek taşınır rehin veya esham veya tahvilat veya taşınmaz rehni yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartıyla istinaf veya temyiz yoluna başvurabilir. Borçlunun yeter malı mahcuz ise veya borçlunun talebi üzerine istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içinde yeter malı haczedilmişse bu fıkrada yazılı teminatı göstermeye lüzum yoktur(İİK md. 33/3).Gösterilmesi gereken güvence  istinaf ve temyiz koşulu olup, süresi içerisinde gösterilmezse, inceleme yapılmaz ve başvuru reddedilir. İcranın geri bırakılması taleplerinin kabulünde ise bu karara karşı istinaf yoluna başvuracak olan alacaklının teminat gösterme yükümlülüğü yoktur.

3-Kanun Yollarına Başvurunun İlamların İcrasına Etkisi

İlk derece mahkemesi kararının kanun yoluna başvuru süresinin işlediği sırada ve kanun yolu incelemesi boyunca kabili icra olup olmadığı konusunda Türk kanun koyucusunun tercih ettiği çözüm şekli kanun yolu başvurusunun ilk derece mahkemesi kararının icrasını ertelemeyeceği şeklindedir. Başka bir deyişle ilk derece mahkemesi kararı şekli bakımdan kesinleşmeden, hatta karşı tarafa tebliğ edilmeden icraya konulabilir[4].  Hukukumuzda HMK md. 350’de istinafa başvurunun ilamlı icraya etkisi düzenlenmiştir. İlgili hüküm uyarınca istinaf yoluna başvurmanın istisnai kararlar dışında kararın icrasını durdurmayacağı hükme bağlanmıştır. İstinaf mahkemesi kararlarına karşı temyize başvurulması halinde temyizin icraya etkisi HMK md. 367’de düzenlenmiş ve md. 350 ile paralel bir hüküm kabul edilerek temyizin, kişiler ve aile hukukuna, taşınmaz mala ve bununla ilgili ayni haklara ilişkin kararlar dışında hükmün icrasını durdurmayacağı esası benimsenmiştir. Ayrıca HMK md. 350 ve md. 367 uyarınca nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez.[5]Yine İİK md. 363 istinaf yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz demektedir. Buna paralel bir hüküm olarak İİK 364. maddesi de temyiz yoluna başvurunun satıştan başka icra işlemlerini durdurmayacağını belirtmiştir.

B-İSTİNAF YOLUNA BAŞVURULDUĞUNDA İCRA EDİLEMEYEN İLAMLAR

Hukukumuzda para alacağına veya taşınır teslimine ilişkin her türlü ilam, ilamın verildiği andan itibaren derhal icra etkisine sahiptir, kural olarak kanun yoluna başvurulsa dahi ilam icraya konabilir. Bir başka deyişle bu ilamların icraya konmaları için kesinleşmiş olmaları şart değildir. Ancak ilamların kesinleşmeden icra edilebileceği kuralının bazı istisnaları bulunmaktadır. HMK ve İİK yanında özel kanun hükümleriyle de bazı ilamlarda cebri icraya başvurmak, hükmün kesinleşmesi şartına bağlanabilmekte ve bu tür ilamlar kesinleşmedikçe icra edilememektedir[6].Bu kararlara kısaca değineceğiz.

1-Taşınmaz Mala ve Taşınmaz Mal Üzerindeki Ayni Haklara İlişkin İlamlar

Taşınmaz mala ve taşınmaz mal üzerindeki tam veya sınırlı ayni haklara ilişkin ilamların icra edilebilmeleri için kesinleşmiş olmaları şarttır. Örneğin istihkak davası(TMK md. 683), tescil davası(TMK md. 713), yolsuz tescilin silinmesi veya düzeltilmesi davası(TMK md. 1025), irtifak haklarına ilişkin davalar, ipoteğin kaldırılması davası, ayni hak uyuşmazlığına ilişkin olmamakla birlikte ayni hak değişikliğini amaçlayan tescile zorlama davaları(TMK md. 716) sonunda verilen ilamlar kesinleşmeden icra edilemez(HMK md. 350/2, HMK md. 367/2.Yargıtay vermiş olduğu kararlarda tapu iptali ve tescil davası veya el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonucunda verilen ilamların taşınmazın aynı ile ilgili olduğu gerekçesi ile kesinleşmeden icra edilemeyeceğine kanaat getirmiştir[7].İcra ve İflas Kanununda sayılan koşullarla açılan tasarrufun iptali ilamının icrası için kesinleşme şartı aranmaz.[8]

2-Gemilere ve Bunlarla İlgili Ayni Haklara İlişkin Kararlar

Bayrağına ve sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemilere ve bunlarla ilgili aynî haklara ilişkin kararlar, kesinleşmedikçe icra edilemez(İİK 31/a).Hüküm gereği sicile kayıtlı olsun olmasın bütün gemilere ilişkin şahsi haklara ve alacak haklarına dair ilamlar ancak kesinleştikten sonra icra edilebilir. Kanun koyucu gemilerin yüksek ekonomik değerleri ve bu değerlerle ilgili çatışan menfaatlerin önemini dikkate alarak bu hükmü koymuştur.

3-Aile ve Kişiler Hukukuna İlişkin İlamlar

Aile ve kişiler hukukuna ilişkin ilamların icra edilebilmeleri için kesinleşmeleri gerekmektedir. Bu kapsamda örneğin boşanma, çocuk teslimi veya çocukla şahsi ilişki kurulmasına ilişkin ilamların icrası, babalık davası, evliliğin feshi ve iptali hükümleri kesinleşmeden icraya konamazlar. HMK md. 350 ve md. 367 hükümlerindeki aile ve kişiler hukukuna ilişkin hükümlerin kesinleşmeden icraya konu edilememesi hususu Anayasa Mahkemesi önüne taşınmıştır. Başvuru gerekçesinde boşanma hükmünün eklentisi niteliğinde olmayan nafaka ilamlarında icranın geri bırakılmasına karar verilememesine rağmen çocukla kişisel ilişki tesisine ilişkin hükümlerin istisna tutulmayarak buna ilişkin ilamların kesinleşmeden yerine getirilmediği, kanun koyucu ve uygulayıcıların kadın eksenli hareket ettiği , nafaka ilamları alacaklısının genelde kadın, çocuk teslimine ilişkin ilamların alacaklısının ise genelde baba olduğu , çocuk teslimine ilişkin ilam alacaklısının elinde ilam olduğu halde bu yola gitmesinin uygun olmadığı ve Anayasa’nın 42. maddesindeki ‘’Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Her çocuk korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına aykırı olmadıkça ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.’’ hükmü bakımından Anayasaya aykırı olduğu iddia edilmiştir. Anayasa Mahkemesi 16.03.2016 tarihinde oybirliğiyle maddenin anayasaya uygun olduğuna karar vermiştir. Gerekçe olarak ise kanun koyucunun aile hukukuna ilişkin ilamların kesinleşmeden icra edilememelerini takdir yetkisi kapsamında değerlendirmiştir.[9]

4-Yabancı Mahkeme İlamlarının Tenfizi Hakkındaki Kararlar

Yabancı mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararların temyizi, icrasını durdurur(MÖHUK md. 57/2).

5-Yabancı Hakem Kararlarında Tenfiz

Tenfizine karar verilen yabancı hakem kararlarında tenfiz kararı temyiz edilirse, hakem kararı temyiz istemi sonuçlanıncaya kadar icra edilemez. Yabancı hakem kararı icraya konulmuşsa, temyiz incelemesi sonuna kadar hakem kararının icrası durur(MÖHUK md. 61/2)

6-Edaya İlişkin Hüküm İçeren Sayıştay İlamları

Sayıştay ilamları kesinleştikten sonra doksan gün içerisinde yerine getirilir. İlam hükümlerinin yerine getirilmesinden, ilamların gönderildiği kamu idarelerinin üst yöneticileri sorumludur(Sayıştay Kanunu md. 53/1).Sayıştay ilamlarının kesinleşme süreci, adli yargı ilk derece mahkemeleri ile idari yargı ilk derece mahkemelerinin ilamlarından farklıdır. Sayıştay ilamının kesinleşmesi için , kanun yoluna başvurulmaması veya kanun yollarının tüketilmesinin ardından, sorumlulara , sorumluların bağlı olduğu kamu idarelerine, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için Maliye Bakanlığına ilgili muhasebe birimine ve başsavcılığa tebliğ edilmesi şarttır(Sayıştay Kanunu md. 52/1).

7-Tescil ve Tescile İtiraza İlişkin Ticaret Sicil Müdürlüğünce Verilecek Kararlar

6762 sayılı mülga TTK md. 35/4 ve 36/3’te tescil ve tescile itiraza ilişkin temyize başvurulmasının ilamın icrasını durduracağı açıkça düzenlenmişti.6102 sayılı TTK’da açıkça hüküm bulunmasa dahi doktrinde ifade edildiği gibi tescil ve tescile itiraz kişiler hukukunu ilgilendiren hukuki sonuçlar doğurduğundan bu kararların da kesinleşmeden icra edilemeyeceği sonucuna varmak gerekir[10].

8-Ceza Mahkumiyeti Hükümleri

Ceza mahkumiyeti hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamayacağından(CGTİHK md.4) bu kararların eklentisi olarak hükmedilen tazminat, yargılama giderleri ve avukatlık ücretine ilişkin hüküm fıkrasının icra edilebilmesi için de kesinleşme şartı aranır. Buna karşılık müstakil olarak açılmış haksız tutuklamaya ilişkin tazminat ilamının icrası için kesinleşmesi gerekli değildir.[11]

9-Deniz Müsadere Mahkemelerinin Hükümleri

Deniz müsadere mahkemelerinin hükümleri kesinleştikten sonra icra olunur(Denizde Zabt ve Müsadere Kanunu 131/1).

10-Menfi Tespit Davasının Kabulüne İlişkin Hükümler

Menfi tespit davası kabul edildiği bir başka deyişle davacı borçlunun davalı alacaklıya borcu olmadığı tespit edildiği takdirde menfi tespit ilamı kesinleştikten sonra İİK md. 40 kapsamında icranın kısmen veya tamamen iadesi yoluyla icra edilir. Bu doğrultuda davanın esası bakımından icranın kısmen veya tamamen eski hale iadesi Kanunda ilamın kesinleşmesi şartına bağlanmıştır(İİK md. 72/5).Menfi tespit davasını kazanan ve lehine tazminata hükmedilen borçlunun ilamda hükmedilen tazminat ve yargılama giderleri için ilamlı icra takibi yapabilmesi için menfi tespit ilamının kesinleşmesi gerekmektedir. Yargıtay’ın bu konudaki kararları istikrar kazanmıştır[12].

11-Kesinleşmeden İcraya Konulamayacak İlamlarda Öngörülen Eklentiler

İlam bir bütündür. Kesinleşmeden icraya konulamayacak ilamlarda öngörülen tazminat, yargılama giderleri ve Yargıtay’da HMK md. 369’a göre duruşmalı inceleme yapılması halinde hükmedilecek duruşma vekalet ücreti hariç tutulan vekalet ücretleri asıl hükmün eklentisi niteliğindedir. İlamın bütün olması gereğince ilamda yer alan tüm alacak kalemleri de ilam kesinleştiği tarihte muaccel olur. Dolayısıyla bir bütün olan ilamın kesinleşmesinin ardından ilamda yer alan eklentiler kesinleşir ve icra edilebilir[13].

12-Kira Bedelinin Tespiti ve Uyarlanmasına İlişkin İlamlar

Yargıtay 12.11.1979 tarih ve 1/3 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile kira bedelinin tespiti davası sonucunda verilen ilamlarda öngörülen kira bedeli farkı alacağının ilamsız icra yoluna gidilerek alınabilmesi için hükmün kesinleşmesi gerektiği karara bağlanmıştır.[14]

13-Kooperatif Ortaklığından Çıkarmaya İlişkin İlamlar

Kooperatifler Kanunu’nun 16/5. maddesine göre haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamaz. Bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülükleri çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam eder. Kooperatifler Kanunu’nun bu özel hükmü ve bu hususun kişiler hukukuna ilişkin olması sebebiyle kooperatif ortaklığından çıkarmaya ilişkin ilamlar kesinleşmeden icra edilemez.

14-Yargıtay Kararlarıyla Öngörülen Kesinleşmeden İcra Edilemeyecek İlamlar

Hukukumuzda her ne kadar Kanunlar ile icra edilebilmesi için kesinleşmesi gereken ilamlar belirlense de Yargıtay kararlarıyla uygulamada kesinleşmeden icra edilemeyecek ilamların genişletildiği görülmektedir. Örneğin Yargıtay’ın 12.11.1979 tarihli ve 1/3 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile kira bedelinin tespiti davası sonucunda verilen ilamlarda öngörülen kira bedeli farkı alacağının ilamsız icra yoluna gidilerek alınabilmesi için hükmün kesinleşmesi gerektiği karara bağlanmıştır. Bir diğer örnek olarak Yargıtay vermiş olduğu kararlarda tapu iptali ve tescil davası veya el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonucunda verilen ilamların taşınmazın aynı ile ilgili olduğu gerekçesi ile kesinleşmeden icra edilemeyeceğine kanaat getirmiştir.

C-KANUN YOLUNA BAŞVURULDUĞUNDA İCRANIN KENDİLİĞİNDEN DURMADIĞI İLAMLAR BAKIMINDAN

1-Genel Olarak

İİK 36. maddesine göre hükme karşı istinaf veya temyiz yoluna başvurulduğunda, borçlunun icranın geri bırakılması kararını almak için bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’a başvurması gerekir. Kanun uyarınca istinaf mahkemesi veya Yargıtay her halde icranın geri bırakılmasına karar vermek zorunda değildir. Aksine bu hususta takdir yetkisine sahiptir[15].

İstinaf edilen hükmü esastan inceleyecek olan istinaf mahkemesinden veya Yargıtay’dan icranın geri bırakılması kararı alınarak icra dosyasında sunulmasıyla, derdest ilamlı icra takibi olduğu yerde durur ve artık erteleme süresi içerisinde icra takibine devam edilemez. Fakat buna ek olarak icra takip dosyasında daha önce yapılmış işlemler geçersiz hale gelmez ve kaldırılamaz. Ancak icranın geri bırakılması kararından önce konulmuş olan hacizlerin muhafaza edilmesi artık mümkün olmadığından, bunların aşkın haciz konumuna düştüklerinden kaldırılması gerekir.

2-İcranın Geri Bırakılması Kararının Alınması Usulü

İlam alacaklısının ilam borçlusuna karşı ilamlı icra takibi başlatması, alacaklının ilamı icra dairesine sunması ile başlar ve borçluya icra emri tebliğ edilir. Bu aşamada borçlu bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan icranın geri bırakılması kararı alarak, ilamın icra edilmesini kanun yolu incelemesi sonuna kadar erteletebilir. Borçlunun bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan icranın geri bırakılması kararı alabilmesi için ise, geçici de olsa bir süreliğine icranın durdurulmasına ihtiyacı vardır. Borçlunun ihtiyacı olan bu süre, icra dairesi tarafından verilir. Uygulamada bu süreyi gösteren belgeye mehil vesikası denir. Verilecek süre hakkındaki İİK 36. md. şu şekildedir ; İlâma karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlu, hükmolunan para veya eşyanın resmî bir mercie depo edildiğini ispat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilât veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir. Bu süre ancak zorunluluk hâlinde uzatılabilir.

3-İcranın Geri Bırakılması Kararının Alınma Aşamaları

Öncelikle hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurulması ve hükmü veren ilk derece hukuk mahkemesinden, hükme karşı istinaf yoluna başvurulduğunu gösteren alındı belgesi alınması gerekir. Ardından kanun yoluna başvurulduğunu gösteren alındı belgesinin icra emrini gönderen icra dairesine sunularak icra dairesinden süre(mehil vesikası) verilmesi talep edilir. Nafaka hükümlerinin icrasında icranın geri bırakılması mümkün olmadığından, borçluya böyle bir süre verilemez. Borçlu icra dairesinden süre almadan bu aşamayı atlayarak doğrudan bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan icranın geri bırakılması kararı talep edemez[16].

Borçlunun icra dairesine başvurarak bölge adliye mahkemesinden icranın geri bırakılması kararı alabilmek için ihtiyaç duyduğu süreyi talep etmesi durumunda, icra dairesinin borçluya süre verebilmesi için, borçlunun ilamlı icra takibinin konusu olan alacak veya eşyanın tamamını(icra ve harç giderleri hariç) karşılayacak miktarda ve kanunda belirtilen türde teminat göstermiş veya hükmedilen para yahut eşyayı karşılayacak değerde malının haczedilmiş olması gerekir. Kanunda teminatın tutarının, hükmolunan parayı karşılamasının yeterli olduğu belirtilmiştir.(İİK md. 36,1) Bu nedenle icranın geri bırakılması için ayrıca hükmolunun para dışında takip harç ve giderlerinin ve bu kapsamda takip vekalet ücreti ile ilamdaki yargılama giderlerinin dosyaya yatırılması gerekmez[17].Burada değinilmesi gereken bir diğer konu borçluların dava arkadaşı olması ihtimalidir. Şöyle ki, maddi hukuktan kaynaklanan borçlu taraftaki mecburi dava arkadaşlığında takibin başlangıcında, takip arkadaşlarının tümünün takip talebinde gösterilmesi ve hepsine icra emri gönderilmesi zorunluluk iken, elbirliği mülkiyetinden kaynaklanan mecburi dava arkadaşlığı hariç takip sırasında borçluların birlikte hareket etmesi zorunlu değildir. Başka bir ifadeyle takip konusunun borçluların elbirliği mülkiyetinde olan bir mal olması durumunda, borçluların takip konusu borç üzerinde birlikte tasarruf etmelerinin sonucu icra hukuku bakımından da taraf takip işlemlerini yaparken birlikte hareket etmelerini gerektirmesidir. İhtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğu durumlarda ise şartlarını yerine getirerek süre talebi ve icranın geri bırakılması kararı, sadece süre talep eden veya icranın geri bırakılması kararı alan borçlu bakımından geçerlidir. Bu kararın hükme karşı kanun yoluna başvurmayan ve icra dairesinden süre talebinde bulunmayan diğer borçlular yönünden bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Böylece her davalının alacağın tamamını karşılayacak miktarda ayrı ayrı teminat göstermesi gerekecektir.

Teminat gösterildikten sonra icra müdürü koşullar sağlandığı takdirde borçluya icranın geri bırakılması kararı getirmesi için makul ve münasip bir süre verir. Bu süre ancak zorunluluk halinde uzatılabilir. İcra müdürü borçluya süre vermez veya verdiği süre icranın geri bırakılması kararı getirilmesi için yetersiz olursa borçlu icra memurunun işleminin hadiseye uygun olmadığı gerekçesiyle İİK md. 16 göre icra mahkemesine şikayette bulunabilir.  İlamlı icra takibi, icra dairesinin borçluya icranın geri bırakılması kararı getirmesi için süre vermesi halinde, bu süre boyunca kendiliğinden durur ve süre sonuna kadar ilamlı icra takibine devam edilemez. İcra dairesinin verdiği süre zarfında borçlu bölge adliye mahkemesinden veya Yargıtay’dan icranın geri bırakılması kararı alırsa bu karar UYAP aracılığıyla ilamlı icra dosyasına iletilmekte ve ilamlı icra takibi, istinaf veya temyiz incelemesi sonuna kadar durmaya devam etmektedir. İlamlı icra takibi ek süre istenmez veya ek sürede icranın geri bırakılması kararı alınamaz veya alınmasına rağmen dosyaya sunulmazsa süre sonunda sürdürülebilir. Takip konusu alacak da dosyaya yatırılan teminattan tahsil edilir.

D-İSTİNAFIN İCRAYA ETKİSİ

1-Genel Olarak

Bir hüküm aleyhine istinaf yoluna başvurulmuş olması kural olarak hükmün icrasını durdurmaz. Ancak kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe icra edilemez(HMK md.350).

 a)-Bölge Adliye Mahkemesinin Esastan Red Kararına Karşı Temyiz Kanun Yolunun Kapalı Olması

İstinaf başvurusu ön incelemede usulden reddedilmezse esastan incelemeye geçilir. İstinaf incelemesi sonunda bölge adliye mahkemesi, incelenen ilk derece hukuk mahkemesinin kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verirse bölge adliye mahkemesinin red kararına karşı temyiz kanun yolu kapalıysa hüküm kesinleşir. Bölge adliye mahkemesinin daha önceden vermiş olduğu icranın geri bırakılması kararı istinaf talebinin red kararı üzerine , kendiliğinden kalkar ve ilamlı icra takibine devam edilir. Alacaklının istemi üzerine başkaca işleme gerek kalmaksızın teminata konu olan para da alacaklıya ödenir. İlam alacaklısının teminat üzerinde rüçhan hakkı vardır; yani alacaklı alacağını teminattan öncelikli olarak alır.

b)-Bölge Adliye Mahkemesinin Esastan Red Kararına Karşı Temyiz Kanun Yolunun Açık Olması

Bölge adliye mahkemesinin, ilk derece hukuk mahkemesinin hükmü aleyhindeki istinaf başvurusunun esastan reddi kararına karşı temyiz kanun yolu açıksa ilam borçlusu, bölge adliye mahkemesinin  istinaf başvurusunun  esastan reddi kararına karşı temyiz yoluna başvurmuş olsa bile , alacaklının talebi üzerine ilamın icrasına devam edilir. Çünkü temyiz yoluna başvurulmuş olması hükmün icrasını kendiliğinden durdurmaz. Bölge adliye mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiş olduğundan, alacaklının istemi üzerine başkaca işleme gerek kalmaksızın teminata konu olan para alacaklıya ödenmelidir. Bu hususta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi verdiği bir kararda; ‘’Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı vekili tarafından İş Mahkemesinin ilamına dayanılarak icra takibinde bulunulduğunu, takibe dayanarak ilama karşı tehir-i icra talepli olarak istinaf yoluna başvurduklarını ve dosya borcuna karşılık teminat mektubu sunularak 90 günlük mehil vesikası alındığını, BAM 28. Hukuk Dairesinin vermiş olduğu ilam ile istinaf taleplerinin esastan reddedildiğini, istinaf hükmüne dayanılarak, davalı vekilince dosyaya sunulan teminat mektubunun tazmininin talep edildiğini, ancak kararın miktar itibariyle temyizi kabil bir karar olduğunu ve süresi içinde kendileri tarafından tehir-i icra talepli olarak temyiz yoluna başvurulduğunu ve yeniden mehil vesikası talep etmiş olmalarına rağmen  İcra Müdürlüğünce taleplerin reddedildiğini, ret kararının İİK md. 36 hükmüne aykırı olduğunu ileri sürerek icra müdürlüğünün 08.12.2016 tarihli kararının iptalini ve teminat mektubunun paraya çevrilmesinin durdurulmasını talep etmiştir. İİK 36. maddesinde tehir-i icra kararı sonrasında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi halinde alacaklının istemi üzerine başkaca işleme gerek kalmaksızın teminata konu olan paranın alacaklıya ödeneceği düzenlendiğinden ve takibe konu kararın istinaf incelemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi tarafından başvurunun esastan reddine karar verildiğinden icra müdürlüğü tarafından yapılan işlem İİK maddesine uygun bulunmakla ve şikayet üzerine verilen karar usul ve yasaya uygun olmakla yerinde bulunmayan istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.’’ demektedir[18].

Burada söylenmelidir ki karara katılmak pek olanaklı değildir. Kanun lafzından her ne kadar aksi anlaşılsa da , kanunun özü dikkate alınarak, kanun yoluna başvurunun hükmün icrasını ertelemediği hukuk sistemlerinde , teminat göstererek hükmün icrasını ertelemek imkanı istisnai haller dışında kanun yoluna başvuran tarafın elinden alınmamalıdır. Bu konuda Budak istinafa başvururken gösterilen teminatın icranın temyiz aşamasında ertelenmesi için de geçerli sayılmasının doğru olacağını söylemektedir .[19]

Mal ve haklar ise mal veya hakkın türüne göre icra dairesince paraya çevrilir. İlam alacaklısının teminat üzerinde rüçhan hakkı vardır. İlam borçlusunun buna engel olması ve ilamlı icra takibinin durmasını devam ettirmesi için, bu defa da temyiz süresi içinde temyize başvurması ve Yargıtay’dan icranın geri bırakılması kararı alması gerekir.(İİK md. 36).Bölge adliye mahkemesi kararını temyize taşıyan borçlu bölge adliye mahkemesinin icranın geri bırakılması kararı verdiği icra dosyasının bulunduğu icra dairesinden tekrar süre istemelidir. Bu ek sürede Yargıtay ilgili hukuk dairesine başvurarak icranın geri bırakılması kararı verilmesini istemeli ve aldığı bu kararı icra dosyasına sunmalıdır. Böylece derdest ilamlı icra takibi temyiz incelemesi sonuna kadar durmaya devam eder[20].

c-)İlk Derece Mahkemesi Kararının Kaldırılarak Dosyanın İlk Derece Mahkemesine Gönderilmesi Sonucu İcranın Geri Bırakılması

HMK md. 353/1’de 6 bent halinde sayılan ihtimallerden birinin gerçekleşmesi durumunda bölge adliye mahkemesi hükmün esasını incelemeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine yahut görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verir. Bu karar duruşma yapmadan verilir ve kesin olup temyiz edilemez. Bu durumda ilam bölge adliye mahkemesince kaldırılmış olacağı ve dava dosya kendisine gönderilen ilk derece ilk derece hukuk mahkemesi davayı yeniden görüp karara bağlayacağından icra muameleleri olduğu yerde durur[21].(İİK md.40)Bölge adliye mahkemesince başvuru haklı görülmüş olduğundan, teminatın geri verilip verilmeyeceğine karar verilir.

d-) Davanın Reddine İlişkin İlk Derece Mahkemesi Hükmünün Kaldırılarak Davanın Kısmen veya Tamamen Kabulüne Karar Verilmesi Sonucu İcranın Geri Bırakılması Kararının Etkisi

İlk derece mahkemesinin davanın tamamen veya kısmen reddine ilişkin hükmü kaldırılarak bölge adliye mahkemesince davanın kısmen veya tamamen kabulüne karar verilirse bölge adliye mahkemesi yeniden yargılama yaparak ilamlı icraya konu olacak yeni bir eda hükmü vermiş olacaktır. Bölge adliye mahkemesinin yeniden yaptığı yargılama sonunda ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği yeni ilam icraya konulur. Bölge adliye mahkemesinin yeni ilamı , ilk ilam kısmen red ise, ilam alacaklısının ilk ilamlı takip dosyasından, ilk ilam tamamen red ise, ilam alacaklısının yeni başlatacağı ilamlı icra takip dosyasından icraya konulmalıdır. İlk derece hukuk mahkemesi tarafından verilmiş ilk ilam davanın kısmen kabulüne ilişkinse ve borçlu teminat göstererek icranın geri bırakılması kararı almışsa, davanın tamamen kabulüne ilişkin yeni ilama istinaden gönderilen icra emrine karşı, eski teminatı aynen kullanma şansı olmayıp, bölge adliye mahkemesinin yeni ilamına istinaden icra emri tebliğ edildiğinde ,eski teminatı ikmal ederek icranın geri bırakılması kararı istemelidir. Aksi halde alacaklı takibe devam ederek, önceki teminatın paraya çevrilmesini isteyebilir.

İlk derece hukuk mahkemesi tarafından verilmiş davanın reddine ilişkin hükme karşı istinaf istemi ile bölge adliye mahkemesine başvurulması sonucunda bölge adliye mahkemesi tarafından aynı uyuşmazlık hakkında yeniden yargılama yapılması ve ilk derece mahkemesi hükmünden farklı olarak davanın kabulüne karar verilmesi sebebiyle, bu hükme karşı temyiz yolu açıksa , hükmü temyiz eden ilam borçlusu ,bölge adliye mahkemesi ilamının icraya konulduğu icra dairesinden teminat mukabili süre alarak Yargıtay’dan icranın geri bırakılması kararı ister.

e-)İlk Derece Mahkemesinin Davanın Kabulüne İlişkin Hükmünün Bölge Adliye Mahkemesince Kaldırılarak Davanın Reddine Karar Verilmesi Sonucu İcranın Geri Bırakılması Kararının Etkisi

Davanın kısmen veya tamamen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararına karşı davayı kaybetmiş olan davalının yaptığı istinaf başvurusu haklı görülürse bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan kabul eder. İstinaf incelemesi sonunda bölge adliye mahkemesi, incelenen ilk derece hukuk mahkemesinin davanın kabulüne dair hükmünün usul veya esas yönünden hukuka aykırı olduğu kanaatine varırsa ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden yargılama yapar ve ilk derece mahkemesi yerine geçerek esas hakkında davanın reddine dair yeni bir hüküm kurar. İlk derece mahkemesi hükmünün bölge adliye mahkemesince kaldırılması durumunda zaten daha önce ertelenmiş olan icra işlemleri kaldığı aşamada durmaya devam eder. Bölge adliye mahkemesi esas hakkında verdiği yeni kararında davanın kısmen veya tamamen reddine karar verirse ilk derece mahkemesi hükmü kaldırılmış olduğundan artık buna dayalı olarak ilamlı icra takibine devam edilme imkanı yoktur. Bölge adliye mahkemesinin hükmü de davanın reddine dair olduğundan alacaklı buna dayanarak da ilamlı icra takibi yapamayacaktır. İstinaf başvurusu haklı görülmüş olduğundan bölge adliye mahkemesi duran icra takibi kapsamında ilam borçlusunun icranın geri bırakılması amacıyla icra dairesine verdiği teminatın ilam borçlusuna geri verilmesine karar verir. Bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi yerine geçerek esas hakkında verdiği davanın reddine dair yeni hükümde teminatın iadesine karar vermelidir. Bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi yerine geçerek esas hakkında verdiği davanın reddine dair yeni hükümde teminatın iadesine karar vermelidir. Çünkü ilk derece hukuk mahkemesi tarafından verilmiş davanın kabulüne ilişkin hükme karşı istinaf istemi ile bölge adliye mahkemesine başvurulması ve bölge adliye mahkemesinin aynı uyuşmazlık hakkında yeniden yargılama yaparak o uyuşmazlık hakkındaki hükmü kaldırıp davanın reddine karar vermesi durumunda ilk derece mahkemesinin aksi yönünde yeni bir hüküm ortaya çıkmıştır. Bu halde ilam alacaklısı temyiz yoluna başvurmuş dahi olsa bölge adliye mahkemesi ilam borçlusunun talebi üzerine ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılması kararının mahiyetine göre koşulları oluşmuşsa teminatı geri vermelidir. Çünkü ilam borçlusu bu teminatı istinaf aşamasında icranın geri bırakılması için göstermiş olup temyiz aşaması için göstermemiştir.

Davanın kısmen reddi halinde, kabul edilen kısım bakımından ilamlı icraya devam edilebileceğinden bölge adliye mahkemesi teminatı tümüyle kabul edilen kısım bakımından borçluya geri vermemelidir. İlam alacaklısı bölge adliye mahkemesinin kararını kabul edilen kısım bakımından bir yandan ilamlı icraya koyarken diğer yandan reddedilen kısım bakımından temyiz edebilir .Bu halde borçlu da aleyhine kabul edilen kısım bakımından temyiz yolu açıksa hükmü temyiz edebilir. Borçlu teminatı iade edilmişse gene kabul edilen kısmı karşılayacak miktarda teminat göstererek , iade edilmemişse aynı teminatı kullanarak gerektiğinde bölge adliye mahkemesi ilamına göre güncelleyerek Yargıtay’dan icranın geri bırakılması kararı isteyebilir[22].

E-TEMYİZİN İCRAYA ETKİSİ

1-Genel Olarak

Kural olarak istinaf mahkemesi aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olması, hükmün (ilk derece mahkemesi kararının) icrasını durdurmaz. Ancak HMK 367/2 hükmü gereği kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez. Böylece 367/2’deki istinaf mahkemesi kararlarının temyiz edilmesi kendiliğinden icrayı durdurur; bunun için teminat gösterilmesine ve Yargıtay’dan icranın geri bırakılması kararı alınmasına gerek yoktur. [23]

a-) Bölge Adliye Mahkemesinin İstinaf Başvurusunun Esastan Reddi Kararının Yargıtay’ca Onanması Halinde İcranın Geri Bırakılması Kararının Etkisi

Yargıtay, bölge adliye mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddi kararını onarsa ilk derece mahkemesinin davanın esastan kabulü kararı kesinleşir. Bu halde icranın geri bırakılması kararı kendiliğinden kalkar ve ilamlı icra takibine devam edilir. Bu durumda para alacaklarında alacaklının talebi üzerine borçluya tekrar icra emri gönderilmeden , teminatın paraya çevrilmesi suretiyle ilamda yazılı alacak tahsil edilir. İlam alacaklısının, icranın geri bırakılması için gösterdiği teminat üzerinde rüçhan hakkı bulunduğundan , alacaklı , alacağını teminat bedelinden öncelikle alır. İcra dosyasına sunulan teminat mehil vesikasının verilme tarihine kadarki asıl alacak, işlemiş faiz ve takip giderlerini kapsadığından , bu tarihle Yargıtay’ın onama kararı verilme tarihi arasında geçen sürede işlemiş faiz teminatsız kalır .Bu durumda icra dairesinden yeni icra dosya(kapak) hesabı çıkarılarak, güncel alacağın tahsili için borçluya tekrar icra emri veya müzekkere tebliğ edilmesi gerekmektedir. Taşınır teslimine ilişkin ilamlarda ise teminat konusu taşınır malsa, icra dairesine depo edilen bu mal aynen alacaklıya teslim edilir.

b-) Bölge Adliye Mahkemesinin İstinaf Başvurusunun Esastan Reddi Kararının Yargıtay’ca Bozulması Halinde Dosyanın İlk Derece Mahkemesine Gönderilmesi ve İcranın Geri Bırakılması Kararının Etkisi

Yargıtay ilgili hukuk dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise, bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine kararın bir örneğini de bölge adliye mahkemesine gönderilir. Temyiz incelemesinde olan ilamın Yargıtay’ca bozulması halinde, zaten Yargıtay’ın verdiği icranın geri bırakılması kararı sebebiyle durmakta olan icra takibi, bu kez kanun hükmü gereği, bozmadan dolayı ilk derece mahkemesince yeni bir ilam verilinceye kadar durmaya devam eder. Bu durumda borçlunun başvurusu üzerine bozulan hükmü vermiş olan ilk derece mahkemesi, bozmanın niteliğine göre borçlunun icranın geri bırakılması kararı alabilmek için göstermiş olduğu teminatın borçluya iade edilip edilmeyeceğine kesin olarak karar verir. Bozma tamamen borçlunun lehineyse teminat serbest kalır ve borçluya iade edilir. Bozma borçlu lehine değilse ve borçlu faizin işlemesini durdurmak amacıyla muvafakat ederse teminat ilam alacaklısına ödenebilir. İlam konusu borcun ödenme tarihi alacaklının parayı dosyadan tahsil ettiği tarih değil, borçlunun ödemeye muvafakat ettiği tarihtir.

c-)Bölge Adliye Mahkemesinin İstinaf Başvurusunun Esası Hakkında Verdiği Kararının Yargıtay’ca Bozulması Halinde Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine Gönderilmesi ve İcranın Geri Bırakılması Kararının Etkisi

Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği davanın tamamen veya kısmen kabulüne ilişkin karar Yargıtay’ca temyiz incelemesi sonunda ,tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, hükmü veren ilk derece mahkemesine değil , kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bu durumda icra muameleleri olduğu yerde durur. Borçlunun başvurusu üzerine, kararı bozulan bölge adliye mahkemesi ,bozmanın borçlu lehine olup olmamasına göre , borçlunun icranın geri bırakılması kararı alabilmek için göstermiş olduğu teminatın borçluya iade edilip edilmeyeceğine kesin olarak karar verir. Bölge adliye mahkemesi kararında direnecek dahi olsa teminatın iadesi konusunda beklemeden bir karar vermelidir[24].Direnme kararının temyiz edilmesi durumunda inceleme YHGK’nca yapılır. Teminat olarak, borçlunun ilam konusu borcu karşılayacak değerde malı haczedilmişse , bozma üzerine haciz hemen kaldırılmaz. Haczin kaldırılabilmesi için, bölge adliye mahkemesinin bozmaya uyarak, davanın kısmen veya tamamen reddine karar vermesi ve bu red kararının kesinleşmesi gerekir.

SONUÇ

Kanun yoluna başvuru halinde bu durumun hükmün icrasına ne şekilde etki edeceği sorununa kanun koyucu, kanun yoluna başvurunun ilk derece mahkemesinin kararının icrasını ertelemeyeceği şeklinde çözüm bulmuştur. Ancak kanun koyucu, bazı kararların meydana getirebileceği sonuçların önemini dikkate alarak bu kararlar bakımından kesinleşmeden icra edilemeyeceklerini hükme bağlamıştır. Fakat bu istisna hükümleri dışında kanun yoluna başvuru halinde hükmün icrası durmayacağı için kanun koyucu borçluya yeterli teminatı gösterme karşılığında icranın geri bırakılması kurumu ile takibe karşı koyma imkanını tanımıştır. Ancak bu konuda bazı sorunlardan bahsedilebilir. Bu sorunların başında istinaf kanun yoluna giderken gösterilen teminatın, temyiz yoluna gidildiğinde geçerli sayılmaması gelmektedir. Bu durum kanun yolu sistemimiz ve kanunla korunmak istenen menfaat bakımından kabul edilebilir gözükmemektedir. Diğer bir husus ise icranın geri bırakılması kararının sunulması bakımından icra dairelerince verilecek sürenin takdir yetkisi kapsamında olması nedeniyle uygulamada icra dairelerince farklı süreler verilmesidir. Uygulamadaki bu farklılıkların önüne geçilmesi amacıyla kanunda tek bir süre öngörülmesi kanaatimizce uygun olacaktır. Son olarak ise dava arkadaşlığının varlığı halinde kendisine icra emri gönderilen her borçlunun ayrı ayrı borcun tamamını kapsayacak şekilde teminat göstermesi gereklidir. Halbuki kanaatimizce bir borçlunun takip konusu harç ve giderler de dahil olmak üzere alacağın tamamını karşılayacak ve müteselsil sorumlu olmalarını temin edecek tek teminat göstermesi icranın geri bırakılması kararı alınması için yeterli olmalıdır. Tüm bu hususlar değerlendirildiğinde ilamlı icra takibinde alacak her ne kadar ilam yahut ilam niteliğinde bir belgeye dayandırılmış olsa da hükmün kesinleşmeden icra edilmesini engelleyici bir kuruma ihtiyaç olduğu açıktır. Bu sebeple kanaatimce icranın geri bırakılması kurumunun önemi dikkate alınarak aksayan yönleri de düzeltildiğinde icra hukuku bakımından hukuk sistemimize katkısı tartışılmaz olacaktır.

BİBLİYOGRAFYA

Berksoy,İrem: Kanun Yoluna Başvurunun İcraya Etkisi , 2007 Legal Hukuk Dergisi

Budak/Karaaslan:Medeni Usul Hukuku 2019

Hanecioğlu,Nazlıhan:Kanun Yoluna Başvurmanın İlamların İcrasına Etkisi Ankara 2018 Yüksek Lisans Tezi

Kılınç,Ayşe:İlamlı İcranın Geri Bırakılması, Legal Hukuk Dergisi 2018

Kuru,Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü İstanbul  2001

Kuru,Baki:İcra ve İflas Hukuku El Kitabı Ankara 2013

Kuru,Baki:İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku 2016

Özbek,Mustafa Serdar:Avrupa ve Türk Hukukunda İlamlı İcranın Etkinliği Ankara 2013

Pekcanıtez,Hakan:Medeni Usul Hukuku Cilt 3 2017

Pekcanıtez,Hakan/Atalay, Oğuz/Sungurtekin Özkan,Meral/Özekes,Muhammet: İcra ve İflas Hukuku Ankara 2013

Şirin,Fatih:İcra ve İflas Hukukunda İcranın Geri Bırakılması Yüksek Lisans Tezi Kocaeli 2010

Tanrıver,Süha:İlamlı İcra Takibinin Dayanakları ve İcranın İadesi Ankara 1996

Uyar,Talih:İcra ve İflas Kanunu Şerhi C.1,2,3 Ankara 2014

Elektronik kaynaklar

https://legalbank.net/

https://www.lexpera.com.tr/

www.tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi

www.turkhukuksitesi.com

[1] Hakan Pekcanıtez v.d., İcra İflas Hukuku, s.275.

[2] Kılınç, İlamlı İcranın Geri Bırakılması,LHD 2018,s.631.

[3] 12. HD 22.02.2005, 88/3489 (lexpera.com.tr)

[4] Budak/Karaaslan-Medeni Usul Hukuku 2019 s.363

[5] Hakan Pekcanıtez-Medeni Usul Hukuku C. 3. s.2169

[6] Uyar,Talih :İcra Hukukunda İlamlı Takipler s.483, Tanrıver,Süha:İlamlı İcra s. 152

[7] 12. HD 05.11.1987 (Uyar- İlamlı Takipler s.45)

[8] 8. HD 26.06.2012 (www.legalbank.net)

[9] Anayasa Mahkemesi 16.03.2016 104/20 (RG 08.04.2016, Sa. 29678)

[10] Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin Özkan/Özekes s.463-464.

[11] 8.HD 16.12.2014 16692/22357 (Uyar,İcra İflas Hukukuna İlişkin Son Güncel İçtihatlar),İzmir Barosu 2016 s.102-103

[12] HGK 07.11.1990  (www.turkhukuksitesi.com)

[13] Hanecioğlu Nazlıhan Yüksek Lisans Tezi s.41.

[14] İBK 12.11.1979 1/3 (RG 13.01.1980, Sa. 16868)

[15] Hanecioğlu Nazlıhan Yüksek Lisans Tezi, s.54.

[16] Özbek,İlamlı İcra s.24

[17] Kuru-İcra 3 s.2194

[18] İstanbul BAM 21. HD E.2017/1959 K.2017/2039 T. 11.12.2017(yayımlanmamıştır).

[19] Budak/Karaaslan-Medeni Usul Hukuku s.364

[20] Kuru-İcra ve İflas Hukuku s.394.

[21] Kuru,Baki , Medeni Usul Hukuku s.689.

[22] Özbek,Mustafa Serdar,İlamlı icra s.40.

[23] Kuru-İstinaf Sistemine Göre Medeni Usul Hukuku 2016 s. 722

[24] Kuru , El Kitabı s.920, Uyar 3 cilt ,s.742.

Hemen İletişime Geç